Türk Edebiyatı’nda Kudüs Şairi olarak özel bir yer edinmiştir, Nuri Pakdil.
Nuri Pakdil, gurur duyarak anlattığı, annesi ve babasından aldığı eğitimle kendini bir yazar, bir düşünür olarak yetiştirdi. O, zaten dünyaya bir yazar olmak için geldiğine emindi; buna yürekten inanıyordu. Özgür bir dünya hayalinin peşinde, Kudüs’ten İstanbul’a tüm özel toprakları sevmenin üzerine düşündü.
Yazdı. Hayat, onun gözünde sağcı ve solcu diye ayrılmayacak kadar değerliydi. Her zaman İslamcı ve devrimci olduğunu vurguladı. Olmadıklarını ise, dışlamadı. Onları da büyük bir merakla takip etti.
Nuri Pakdil, 29 Mayıs 1934’te Maraş’ta, Hatice Vecihe Hanım ve Emin Efendi Hoca’nın çocukları olarak dünyaya geldi. 29 Mayıs’ı doğum günü kabul ve ilan eden kendisiydi. Bu ilanı bir röportajında “Güzel İstanbul’umuzun Müslüman olduğu, bize katıldığı günü, doğum günüm sayıyorum.” sözleriyle açıklayacaktı.
Maraş’ta, Yörük Selim Mahallesi’nde, Çaldıran Sokak’ta, kiremit çatısı olan iki katlı bir evde oturuyorlardı. Nuri’nin çocukluğu bu kiremit çatının altında geçti. Bu önemli bir husustu; zira o dönemde Maraş’ta böyle kiremit çatısı olan birkaç ev vardı. Onun dışında tüm evlerin çatısı ya topraktan ya tenekedendi.
Annesi Hatice Hanım’ın çocukluğu Halep’te geçmişti. O dönemde devlete bağlı çok büyük bir şehir olan Halep’te okuyan Hatice Hanım, ana dili gibi Arapça konuşabiliyordu. Eğitimli bir annenin çocuğu olmak Nuri’ye pekiyi gelecekti. Bundan sebep bir röportajında çocukluğundan bahsederken, “İdeolojik ilk mürebbiyem annemdir.” diyecekti. Bunun yanında babasını da bir yol gösterici, bir öğretmen olarak kabul ediyordu. Anne babası, Nuri’yi, Peygamber Efendimiz (s.a.v) izinden yetiştiriyordu. Sürekli onun çok cömert olduğunu anlatıyorlardı oğullarına. İşte bunun için Nuri Pakdil’de, kendisini bu bilinçle yetiştirdikleri için onlara hep minnet duyarak yaşayacak, hayatını böyle şekillendirecekti.