Afyon’un Duayen Mimarı Ali İhsan Ünver: 56 Yıllık Bir Mesleki Yolculuk…
Yüksek Mimar Ali İhsan Ünver, 56 yıllık meslek hayatında Afyonkarahisar’a kazandırdığı yüzlerce bina ve projeyle şehrin çehresini değiştiren bir isim olarak tanınıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 1966-1967 yıllarında mezun olan Ünver, kariyerine İstanbul’da kalma teklifi almasına rağmen doğup büyüdüğü şehre hizmet etmek için Afyon’a dönme kararı aldı.
Yarım asrı aşan mimarlık kariyeri boyunca bine yakın proje ve daireyi Afyon’a kazandıran Ali İhsan Ünver, şehre duyduğu bağlılıkla çalışmalarını yürüttü. Hilal Parlak’ın haberine göre Ünver, şehrin kendine has yapısına katkıda bulunmaktan gurur duyduğunu dile getirerek, mesleki tecrübelerini şöyle özetliyor:
“Profesörüm ve fakülte dekanım, okulda kalmam için çok ısrar etti; o dönemde yaşımız yirmi dört, yirmi beş civarındaydı. Ancak doğup büyüdüğüm Afyon’a hizmet etme isteğim ağır bastı. 56 yıllık meslek hayatımda Afyon’da yüzlerce bina inşa ettim. Her projede, şehrin kimliğine katkı sunmaya özen gösterdim.” diyerek meslek hayatının ilk yıllarındaki bu kararı anlatıyor.
Bayındırlık Müdürlüğü ve Askerlik Görevi: Kamu Hizmetiyle Gelen Tecrübeler
Afyon’a döndükten sonra ilk olarak Bayındırlık Müdürlüğü’nde göreve başlayan Ünver, burada bir yıl çalıştıktan sonra askerlik için göreve çağrıldı. Askerlik döneminde dahi mimarlık mesleğini sürdüren Ünver, bu süreci şöyle aktarıyor:
“Askerlikte Jandarma Genel Komutanlığı, Bayındırlık Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nda görev aldım. İki yıl boyunca askeri alanda da mimar olarak hizmet ettim.”
500 Dairelik Dev Proje: Belmes Kooperatifi
Ünver’in Afyonkarahisar’daki en büyük projelerinden biri, Belediye Mensupları Kooperatifi bünyesinde yapılan Belmes Kooperatifi oldu. 500 dairelik bu projenin başında yer alan Ünver, dönemin Belediye Başkanı Mehmet Hancıoğlu’nun desteğiyle yürüttükleri bu çalışmanın detaylarını şöyle anlatıyor:
“Belmes Kooperatifi’nin 500 dairesini Mehmet Hancıoğlu döneminde inşa ettik. Bu projenin başında ben vardım ve şehrin toplu konut ihtiyacına önemli bir çözüm sunduk.”
“Sağlam Zemin Olmadan Bina İnşaatı, Hayati Tehlike Taşıyor!”
Yüksek Mimar Ali İhsan Ünver, artan deprem sıklığının inşaat güvenliği üzerindeki etkilerini değerlendirerek endişelerini dile getiriyor. Ünver, projelerin sağlam bir temel üzerine oturtulmasının önemini vurgularken, özellikle zemin etüdü yapılmadan inşaata başlanmasının büyük risk taşıdığını belirtiyor. Ünver, “Projeyi çizmeden önce mutlaka jeoloji ve jeofizik mühendislerinin yer-zemin etüdü yapması şart. Ancak bazı projelerde zeminin sağlamlaştırılmadan, fore kazıkların eksik bırakıldığını gözlemliyorum. Çürük zeminlerde, fore kazıkların sağlam zemine kadar inmesi gerekiyor. Sağlam zemin 32 metre derindeyken 22 metrede kesilmiş kazıklarla bina güvenliği sağlanamaz. Arada kalan sıvı zemin, yapının güvenliğini tehlikeye atar ve bu durum insan hayatını doğrudan etkiler.”
Radye temel uygulamasının özellikle yüksek yapıların yer aldığı bölgelerde güvenlik açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Ünver, “Afyon’un zemin yapısını göz önünde bulundurmalıyız. Özellikle sağlam olmayan bölgelerde, dört katı aşan binalardan kaçınılması gerekiyor” diyerek dikkatli bir zemin analizi yapılmadan yüksek yapıların inşa edilmemesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
Sağlam yapının öyküsü: İnşa ettiği bina, betonu delmeye çalışan işçiyi bile üzdü!
Ali İhsan Ünver, 1970 yılında gerçekleştirdiği Harb-iş 5 Yapı Kooperatifi projesinde yaşadığı bir anısını anlatıyor. Proje kapsamında 20 daireden oluşan bir bina inşa ettiklerini belirten Ünver, daire başına maliyetin 90 bin lira olduğunu ifade ediyor. Yıllar sonra, bu binada oturan lise arkadaşının kendisine yaşadığı bir olayı anlattığını aktarıyor. Arkadaşı, doğal gaz borusu geçirmek amacıyla binadaki bir kirişi delmeye çalıştığını söylüyor. “Yoncaaltı Camisi’nin oradaki amele pazarından bir işçi tuttum, götürdüm eve. Adam betonu delmeye çalışıyordu ama bir türlü başaramıyordu. Beton o kadar sağlam yapılmış ki, işçi elindeki burcun ucunu kırdı” diyen arkadaşı, uzun uğraşlar sonucunda bile betonun delinmediğini belirtiyor. Bu olayın binanın ne kadar sağlam yapıldığını gösterdiğini vurguluyor.
Sosyal Medyanın Gücüyle Dönüşen Ev Dekorasyonu: Sade ve Fonksiyonel Alanlar Tasarlamak
Son dönemde sosyal medya, insanların günlük yaşamlarında büyük bir yer kaplamaya başladı. Artık haber izlemekten çok, sosyal medya platformlarında vakit geçiriyoruz. Bu durum, ev içi dekorasyon konusunda da yeni bir popülerlik dalgası yarattı. Dekorasyon değişiklikleriyle ilgili değerlendirmede bulunan yüksek mimar Ünver; “İnternet üzerinden paylaşılan çeşitli videolar ve içerikler sayesinde insanlar, mimari anlamda nasıl yaratıcı çözümler üretebileceklerini keşfediyorlar. Özellikle 50 metrekare gibi küçük bir alanın en verimli şekilde nasıl değerlendirileceği üzerine birçok içerik mevcut. Yurt dışındaki örneklerden de esinlenerek, basamakların altında gizli çekmeceler veya görünmeyen depo alanları gibi pratik çözümler, ev dekorasyonunda daha fazla kullanılmaya başladı.
Afyon'da bu tür bir talep var mı diye soracak olursanız, kesinlikle mevcut. Ancak, bu kadar popülerleştiği kadar gerçekten avantajlı mı?
Bunu da düşünmek gerekiyor. Bir evde ne kadar çok alet, edevat ve malzeme varsa, o kadar karışık bir ortam oluşur. Bu yüzden sade ama fonksiyonel bir yaklaşım benimsemek şart. Yani her köşeye bir şeyler koymak yerine, ihtiyaca göre düzenlemeler yapmak en iyisi. Sade ve kibar bir tasarım, evin ruhunu yansıtırken aynı zamanda işlevselliği de artırır. Gereksiz yere evin alanını işgal etmemek için düşünerek hareket etmek önemlidir.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin aile yapısı göz önüne alınarak, ideal daire ölçüleri nelerdir?
Türkiye'deki aile yapısı göz önüne alındığında, bir dairenin ideal büyüklüğünün 90 metrekare olması gerektiğini düşünüyorum. Bu alan, iki oda, bir salon, mutfak ve banyo ile birlikte, ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak için uygun bir yer sunuyor. Burada dikkate alınması gereken bir diğer önemli husus, bu ölçümlerin bürüt alan üzerinden yapılması. Yani, duvarlar da dahil olmak üzere toplam alanın 90 metrekare olması gerektiğidir. Küçük mekanları daha verimli kullanmak için, evde kullanılmayan alanları tasarruflu hale getirebiliriz. Bu, kullanılmayan küçük bir oda, ikinci bir balkon veya depo gibi alanlar olabilir. Yerden tasarruf etmenin yollarından biri, kaldırma imkanı varsa eşyaların yerden yukarı kaldırılması ve depolanmasıdır. Aksi takdirde, çocukların okul eşyaları gibi fazla eşyalar birikerek alanı daraltabilir. Gereksiz eşyaları atmak, evdeki karmaşayı azaltmanın en iyi yoludur.” İfadelerini kullandı.
Yarım asırlık duayen Mimar’ın, yeni nesile ve bu mesleği yapacak olanlara naçizane bir de mesajı var:
Ünver, “Büyük metrekareler her zaman iş görmez. Minimum alanda maksimum işlevselliği sağlamak esastır. Örneğin, Japonya'da 30 metrekarelik bir alanda aileler yaşayabiliyor. Duvardan yatağa inen, akıllıca tasarlanmış duvar sistemleri ile bu alanda hayatlarını sürdürebiliyorlar. Bu, küçük alanlarda nasıl büyük işler başarabileceğimizin bir örneği. Kocaman salonlar veya büyük odalar yapmak yerine, ihtiyaca göre en uygun ölçüleri belirlemek önemlidir. Ufacık metrekarelerde ne kadar insan yaşadığını gösteren bir proje. İhtiyaca göre alan tasarlamak esastır.” Şeklinde sözlerini sonlandırdı. >> ÖZEL HABER: HİLAL PARLAK
HİLAL PARLAK