İlimizin tanınan esnaflarından Aşçı Bacaksız’ın oğlu mustafa madenci Ahşap İşleme zanaatının vücut bulmuş hali.
Mustafa Madenci Gediz depreminde evlerinde devrilen sobanın ahşap’ı yakmasıyla başlayan bu zanaatı bizlere şöyle anlatıyor, “Yıkılan Hacı Paşa hamamımın bodrum katında doğdum 5 yaşımda bir kış günü demirciler içindeki ahşap evimize taşındık. 1970’te olan Gediz depreminde evimizde bulunan soba devrildi. Evimiz de ahşap olduğu için sobanın ateşi ahşapları yaktı. Ahşabın yanık kokusu burnuma gelince benim hikayem başladı. Ahşap kokusu yanık kokusu o zamandan içime sindi.
GAZ OCAĞINDA ÇİVİLERİ ISITIP İLK DENEMELERİNE BAŞLAMIŞ
Eskiden kullanılan gaz ocaklarında çivileri ısıtıp ahşap işlemeye başlayan Madenci o zamanlarda yeteneğinin farkedilmemesinden dolayı biraz sitem ederken biraz da o zamanların koşullarını değerlendiriyor.
“Annemin kullandığı eski gaz ocaklarından vardı. Ben o ocakta çivileri yakar ahşapları işlerdim. Resim ve çizimlerim iyiydi ama ilkokulda keşfedilmedim.O zamanlar yokluk zamanı kış günleri yanan ağaç kokusu beni cezbederdi. 18 yaşlarımda lastik fabrikasında çalışmaya başladım. Askere gitmeden önce düşündüm ben neden böyle şeyler yapmıyorum dedim.
CINGAR DERGİSİNDE KARİKATÜRLERİ YAYINLAMIŞ
İşlemenin temelinde yatan çizim yeteneğini genç yaşlarında değerlendiren Madenci resim ve karikatür sanatlarıyla ilgilendiğini ve çalışmalarının bazı dergilerde yayınlandığını belirtiyor.
“Karikatürle’de uğraştım hatta ‘CINGAR’ dergisinde ‘BACAKSIZ’ lakabıyla karikatürlerim çıktı”
ASKERE GİTTİĞİNDE KÖRELMİŞ AMA HAYALİNDEN HİÇ VAZGEÇMEMİŞ
Bu zanaatın içinde bir ukte olarak kaldığını belirten ahşap yakma ustası Mustafa Madenci zaman içerisinde bu hayalini gerçekleştireceğini düşünerek sürekli malzeme toplamış ve en nihayetinde emekliliği gelmiş çatmış.
“Daha sonra askere gittim, tabi birazda köreldim ama hayallerimin devam etmesi için sürekli malzeme aldım. Bu dükkanda 50 yıllık malzemeler hala durur ve çalışır. Tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kurumuna işe başladım o sırada eksik olan malzemelerimi de parça parça topladım. Emekli olunca bir oh çektim.
“EVDE ÇILDIRDIM”
Emekli olduktan sonra biraz bir dinleneyim dedim ama yok. Tabiri caizse evde çıldırdım. Benim kahvehane kültürüm bile yok. Netice’de duramadım lastik fabrikasında çalışırken yaşadığım o anlar gözümde canlandı. 40 yıl içerisinde emek emek topladığım malzemelerle bu dükkanı açtım.
DÜKKANI DEĞİL DÜNYASI
“Ben buraya dükkan demiyorum burası benim dünyam. İçimde kalan bir ukteyi canlandırdım. Benim bu işte bir hedefim bir kazanç beklentim yok. Bu sanatı benim kendimi ifade etme yeteneğim olarak değerlendiriyorum.”
SANAT SANAT İÇİN MİDİR ? TOPLUM İÇİN MİDİR ?
Muhabbet koyulaşınca o soruyu soramadan duramıyoruz. Sanat sanat için midir ? Yoksa sanat toplum için midir ? sorusunu Mustafa Amcaya yöneltiyoruz. Mustafa amca ise bize çok naif bir cevap vererek içindeki hevesi şöyle anlatıyor.
“Sanat insanın kendini tatmin etmesi içindir. Ben kendi dünyamdaki o hayalleri ortaya koymak için yola çıktım. Yaptığım bir eseri bir kez yaparım o hem kişiye hem bana özel olur. Benim dünyam burası kapıdan içeriye girdiğimde ben kendimi ben olarak hissediyorum.” Diye söylüyor.
İŞİNİN EN BÜYÜK KISMINI DÜŞÜNMEK ALIYOR
Mustafa amcaya Ahşap Yakma işlemlerini sorduğumuzda ise yine felsefi bir cevapla karşılaşıyoruz.
“Benim Ahşap yakma işlemlerim düşünmekle başlıyor. Sürekli çalışmam buraya gelirim düşünürüm çay içerim müzik dinlerim bir kitap okurum kafamda bir şey canlanır o zaman çalışmaya başlarım.”
KEYFİ HİZMETE MAHSUS
Zanaatını kendini bulmak için yaptığını ifade eden Madenci sözlerine şöyle devam ediyor.
“Kendimi bulmak için kendimle konuşmak için belki kubbede hoş seda bırakmak için bir yola çıktım.
Bu dünyaya geldik mutlaka yaşayacağız ben kendime o anlamı bu eserlerle verdim.” Diyerek soruyu yuvarlayıveriyor. Bu cevaptan anlıyoruz ki Mustafa Amcanın meslek sırrı keyif kafasında tilkiler dolaşırken verim düşüyor. Keyfi gelince naz yapmıyor sanatını sergiliyor. >> ÖZEL HABER OĞUZHAN ÖZDEMİR – EVREN ATCI
OĞUZHAN ÖZDEMİR