AYM'den Karar:
İki Doçent İçin Özel Hayata Saygı Kararı!
AYM, Hacettepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan iki doçentin profesörlüğe yükselme ve atama için beş yıl süreyle gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmama şartının, özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine dair itirazlarını kabul etti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Hacettepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan iki doçentin profesörlüğe yükselme ve atama için beş yıl süreyle gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmama şartının, özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine dair itirazlarını kabul etti.
AYM'nin iki doçentin açtığı ihlal davası sonucu profesörlüğe yükselme ve atama için beş yıl süreyle gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmama şartının özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine ilişkin 29 Aralık 2023'te verdiği karar, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Doçentlerin özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle itiraz ettikleri 10 Kasım 2017 tarihindeki öğretim üyesi alım ilanında yer alan ifade şöyle:
"Ataması yapılacak olanlar, 5 (beş) yıl süre ile (kurum dışında eğitim-öğretim ve araştırma etkinlikleri hariç) gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmayacaklarını yazılı olarak beyan eder ve yazılı beyanlarının ekinde hali hazırda gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmadıklarını teyit eden resmi belgeleri sunarlar."
Profesörlüğe Yükselmek İçin Beş Yıl Gelir Getirici Herhangi Bir Mesleki Etkinlikte Bulunmama Şartı Getirilmesi Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 29/11/2023 tarihinde, Fatih Özaltın ve İbrahim Esinler (B. No: 2019/17374) başvurusunda Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucular Hacettepe Üniversitesinde (Üniversite) tıp doçenti olmuş ve mesai sonrası serbest mesleki faaliyette bulunmak üzere serbest muayenehane açmıştır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na eklenen geçici madde ile maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla serbest mesleki faaliyette bulunan tıp öğretim elemanlarının üç ay içinde bu faaliyetlerini sona erdirmeleri öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi anılan düzenlemeyi Anayasa'nın 2. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir (AYM, E.2014/61, K.2014/166, 7/11/2014). İptal kararı sonrasında başvurucular Üniversitede tıp doçenti olarak görev yapmaya devam etmiş ve serbest mesleki faaliyetlerini sürdürmüştür. İlerleyen süreçte başvurucuların profesörlük kadrosuna atanmak için yaptıkları başvuruları ise ek şartı sağlamadıkları gerekçesiyle işleme konulmamıştır. Bunun üzerine başvurucular ek şartın iptali talebiyle idari yargıda ayrı ayrı dava açmıştır. İdare mahkemelerince söz konusu ek şart, hukuka uygun bulunmayarak iptal edilmiştir. İptal kararları üzerine her iki başvurucu da Üniversite tarafından profesör kadrosuna atanmıştır. Üniversitenin iptal kararlarına karşı yaptığı istinaf başvurusu neticesinde iptal kararları kaldırılarak davaların reddine kesin olarak karar verilmiştir.
İddialar
Başvurucular, profesörlüğe yükselme ve atama için beş yıl süreyle gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmama şartı nedeniyle özel hayata saygı haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
2547 sayılı Kanun'un 26. maddesinde profesörlüğe yükselerek atanmak için doçentlik ünvanını aldıktan sonra en az beş yıl süreyle açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim alanında çalışmış olmak ve ilgili bilim alanında özgün yayınlar veya çalışmalar yapmış olmak gerektiği düzenlenmiştir. Ayrıca bu asgari şartların yanında üniversitelerin -Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle- münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak ve bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak objektif ve denetlenebilir nitelikte ek şartlar getirebilecekleri belirtilmiştir.
Somut olayda Üniversite, öğretim üyesi alım ilanına çıkmış ve anılan maddeye dayanarak ek şart getirmiştir. Ek şart uyarınca ataması yapılacak olanların hali hazırda gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmamaları ve beş yıl süreyle bu tür faaliyetlerde bulunmayacaklarını taahhüt etmeleri gerekmektedir.
2547 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (a) numaralı fıkrasında "münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte" ibareleriyle üniversitelere oldukça sınırlı bir takdir yetkisi tanınmıştır. Bu bağlamda profesörlüğe atama için getirilebilecek ek şartlar bilimsel kaliteyi artırma kapsamında sayılabilecek bilimsel ve akademik yayın, bilimsel araştırma veya diğer akademik faaliyetlere yönelik olabilecektir. Anılan Kanun hükmündeki sınırlı takdir yetkisi gözetildiğinde gelir getirici mesleki etkinlikte bulunmamaya ilişkin düzenlemenin bilimsel kaliteyi artırma amacına uygun ve elverişli bir ek şart olduğunun ortaya konulamadığı görülmüştür. Dolayısıyla gelir getirici mesleki faaliyette bulunmama şeklindeki ek şartın anılan kanun hükmünün sınırlı olarak belirlediği kapsam ve amaca uygun olduğu yönündeki yorumun genişletici ve öngörülemez olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak profesörlük kadrosuna atama için serbest mesleki faaliyetlerin sonlandırılmasını ve beş yıl süreyle bu tür faaliyetlerde bulunulmamasını öngören ek şartın kanuni dayanağının mevcut olmadığı değerlendirilmiştir. Bununla birlikte tıp öğretim elemanlarının serbest mesleki faaliyetlerini sonlandırmasını öngören 2547 sayılı Kanun'un geçici 64. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine anılan faaliyetlerin sonlandırılmasına yönelik başka bir kanuni düzenleme de yapılmadığı görülmüştür.
Özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahalenin Anayasa'nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı müdahalenin kanuni dayanağının bulunmasıdır. Somut olayda ise kadro ilanında yer verilen ek şart şeklindeki idari işlem ile başvurucuların serbest mesleki faaliyetlerine ilişkin bir sınırlama öngörülmüştür. Bu durumda ilgili kanunlarda açık bir düzenleme olmaksızın bir idari işlem ile başvurucuların özel hayatına müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
TÜRKELİ HABER MERKEZİ