Harman zamanı biçilen buğdaylar, arpalar harman yerinde toplanmaya başlar. Biçilen kuru ekinler, mahsuller (ıramas denilen) saplar halinde harman yerlerinde küme küme, oba oba yığılmaya başlanır...
İşte bu dönemde, Şahanoğlu ve Anbanaz’lılar, harman yerlerine, biçilen başaklı buğday-arpa saplarını, kağnılarla, o günkü tarım arabaları ile, yığınlar halinde oba oba yığarlar. Düven denilen tarım aletleri ile sürüp, buğday ve arpaları saplarından ayırıp, dene ve samanları ayrıştırma hazırlığı, tüm hızı ile devam eder. Tabiri caizse, hani derler ya ortalık toz duman...
Bu arada, harman döneminde Iramas (sap yığma) denilen zamanda, işte bu aylarda, (Ağustos) Turabi ve Deli Bekir, Anbanaz’a Şahanoğlu’nu ziyarete gelirler.
Şahinoğlu’nu evde bulamayınca yakın komşu ve köylülere, Şahanoğlu‘nun nerede olduğunu sorar ve araştırırlar. ‘’Falan harman yerinde’’ derler, yerini öğrenirler. Araya sora, ıramas denilen sapların toplandığı harman yerinde, Şahinoğlu’nu bulurlar. Selamlaşır ve Sohbete başlarlar.
Şahanoğlu, Turabi ve Deli Bekir’e içecek bir şeyler hazırlamak için, harmanda kuru sapların arasında ateş yakar. Harman yerinden, öyle bir ateş duman çıkar ki, gökyüzünü duman ve sis kaplar.
Şahanoğlunun harman yerinden, ateş ve duman yükseldiğini gören köylüler korkarlar ve telaşlana, telaşlana derler ki..
—Eyvah bizim, harmanda buğday, arpa vs. ler yanacak, emekler boşa gidecek, ...
Harmanda ıramaslar, saplar yanacak diye korkarlar ve Şahanoğlunun harmana koşarlar. Harman yığınlar arasında, alev alev, ateş yanıyor. Varsalar baksalar ki durum kötü. Harman yığınları arasında ateş yanıyor. Korkarlar, Şahanoğlu ve Turabi ile tartışmaya, münakaşaya başlarlar.
‘’Ne bu hal harmanı yakıyorsunuz. Yıllık emeklerimiz boşa gidiyor,’’ diye tartışırlar. Turabi onlara...
—Korkmayın bu ateş size zarar vermez. Harmanı yakmaz,...
dediyse de laf anlamazlar.
Tartışma devam edince. Turabi ve Şahanoğlu...
—Korkmayın, korkmayın bu ateş kimseye zarar vermez, harmanı yakmaz endişelenmeyin, diye tekrar ederler.
Bunun üzerine; Turabi, Şahanoğlu ve Deli Bekir, elleri ayakları ile ateşi, oraya buraya, köylülerin harmana doğru ata ata ateşi savururlar. Elleri ile tutup, hapaslaya hapaslaya, saplara doğru attıkları, savurdukları ateşler, yanmadan yakmadan, yere sap olarak, ot olarak, toprak geri düşerler. Elleri ile atılan, yükselen akev alev ateşler, yere toprak olarak düşmesine oradaki halk, dona kalmış. Köylüler şaşkınlık ve hayretler içinde baka kalırlar!..
Anbanaz’lılar, Turabi ve Şahanoğlundan özür dilemişler.
Harmanda ıramas denilen sapların, Harmanın arasında, ateş yakılmasına rağmen, kimsenin sapları, harmanı zarar görmeden, ateşten iz kalmaz.
Unutulmasın! Allah izin verirse ateş yakar. Yaprak dahi, Allah’ın izni olmadan kıpırdamaz. Tüm mevcudat, her bir varlık da, Allah’ı zikir halindedir.
Bu olay da yaklaşık 150 senedir, (Şahanoğlu Harmanda, ıramasa ateşi verivermiş verivermiş diye anlatılır) Iramas olayı Şahanoğlu’nun torunları ve köylüler tarafından bilinmektedir. Anbanaz’da dedelerimiz, büyük amcalarımız ve köylülerimiz (Beyyazı’lılar) tarafından anlatıla anlatıla bu günlere gelmiştir.
Rabbim, Turabi- Şahanoğlu-Deli Bekir ve Ümmeti Muhammed’e Rahmet eylesin. Rasulullaha komşu edip, Şefaatine nail eğlesin.
Amin-amin-amin Ve Selamun alelmûrselin.
Şahanoğlu yazı dizisi devam edecek....