KEPENEKLİ DERVİŞ (MEHMET EFENDİ)
"NUH KASABASI"
(Başucunda yazılı bulunan kitabesi Hasan Hüseyin Öner tarafından hazırlanmıştır).
Asıl adı Mehmet olan kepenekli Derviş'in, Baba adı Süleyman Ana adı Âynı' dır, Doğum tarihi ve yeri 1860 Emirdağ Ağılcık Köyü.
Ölüm tarihi ve yeri 1920 Sincanlı Nuh kasabası'dır
Aslen Afyon İli Emirdağ ilçesi ağılcık köyünden, Türkmen boyundan gelmedir.
Babası ile Küçük yaşlarda Nuh köyüne gelen (Kepenekli Derviş Mehmet). Babası ile birlikte hayvancılık ve çiftçilik yaparak geçimini sağlamıştır, Konya Akşehir ve Afyon Şuhut İlçesi Hallaç Köyü'ndeki dergâhlarda dini sohbetlere katılarak okuma yazma bilmediği halde kendini dini bakımdan geliştirmiştir ailesi ile birlikte çalışmaları dışında gece gündüz boş zamanlarında sürekli ibadete devam ettiği rivayet edilmektedir. Mütevazi hayatı ile birlikte birçok kerametleri vardır ölümüne müteakip
Merkez Cami avlusuna defnedilen (Kepenekli Derviş). Bu Caminin 1954 yılında yeniden inşasından sonra kabri buraya nakledilmiştir.
Aynı köyden olan, Afyon şehir merkezinde imamlık yapmış emekli imam Ramazan Öner bize şunları nakletti.
Cami yapımı sırasında kepenekli dervişin kabrinin açıldığı ve Caminin iç tarafına nakledildiği bilgisini büyükleri tarafından anlatıldığını bize nakletti. Kabir açıldığında kepenekli dervişin cesedinin bozulmadığı kefenin dahi. Aynen ilk günkü gibi bembeyaz olarak büyüklerimiz görmüştür ve bizlere anlatırlardı.
Aslen Afyon'un Emirdağ ilçesi ağılcık köyü'nün icikli oğlu sülalesinden olup. Türkmendir.
Babası deli Hacıoğlu Süleyman Efendi evli ve iki erkek çocuk sahibi dir, köyünde bazı sıkıntılar yaşadığı için.
Eşini ve çocuklarını bırakarak Aydın çevresinde bir, Çiftlik ağasının yanında çalışmaya başlar, eşkıyanın hüküm sürdüğü o devirde, Çiftlik ağasından haraç alan birkaç eşkiya'ya karşı tavır koyar ve ağanın eşkiya'ya haraç vermesini önler.
Ağa eşkiyadan kurtulup rahata kavuşunca.
Süleyman'ı kendi kızı ile evlendirir ağa'nın kızı ile evlenmesinden sonra evde söz sahibi olmaya başlar. Eşinin erkek kardeşleri bizim pabucumuz dama atıldı diye enişteleri, Süleyman'ı öldürmeyi planladıkları sırada baldızı eniştesini uyararak kardeşlerim seni öldürmeyi planlıyor başınızı kurtarın ve burayı terk edin diye uyarır.
Hissettiği huzursuzluklar neticesinde eşini yanına alarak memleketi olan Emirdağına geri dönmeye karar verir yolda gelirken. Nuh köyünde o gün burası köydür şimdi Kasaba olmuştur.
Bir gün konaklayarak misafir olurlar çevredeki mera ve otlakları görerek burasını çok beğenir kendi köyüne vardıktan sonra eski eşini. Çocuklarını ve davarlarını malını mülkünü toparlayarak bir zaman sonra.
Nuh köyüne yerleşmek üzere gelir ve yerleşir, burada çocukları ile birlikte önceleri hayvancılıkla daha sonra çiftçiliklere uğraşır.
Çocuklarından Mehmet'i Kepenekli Derviş'i kış mevsimlerinde bir kaç ay hayvanlardan bazılarını otlatmak üzere babası. Akşehir ve Şuhut civarına gönderir, Aslında okuma yazma bilmeyen kepenekli'ye.
Akşehir'de ve şuhut İlçesi Hallaç köyündeki dergâhlarda dini konularda hocasından sohbetlere katılmak nasip olur. Kepenekli'de dini bilgiler öğrenme azim ve gayreti başlar bundan sonra kış aylarında aynı şekilde senelerce bu sohbetlere katılarak sadece dinlemekle kendisini dini bakımdan yetiştirir.
Kış aylarında çevrede iş olmadığından zaman, zaman çevre köylerden sohbet için, Nuh'a misafirliğe gelen hocalarla yapılan dini sohbetlerde, Kepenekli söze katılır bildiklerini aktarmaya çalışır misafir gelen hocalar ve çevresindekiler kepeneklinin okuma yazma bilmediği halde sadece dini sohbetlere katılmasıyla bu derece geniş bilgi birikimine sahip olmasına şaşırırlar. Maşallah hiç okuma yazma bilmediği halde kendini yetiştirdi.
Bayada uzun süre okuyanlar gibi bilgi sahibi oldu diyerek hayrete düştüklerini ifade ederlermiş.
KEPENEKLİ DERVİŞ'İN KERAMETLERİ VE HAYATINDA KESİTLER.
Nuh'ta babası ile birlikte çalışırken namaz vakitleri camiye gittiğinde ibadetlere dalıp fazlaca kaldığı, zamanlarda işlerin aksaması halinde babası cami sana ne kazandıracak namazını kılıp işine bakarsın dediği olurmuş.
Bu husus oğlu kepenekli dervişi rahatsız ettiğinden babasını, Akşehir'de dini sohbetlere katıldığı hocasının yanına gitmeye razı etmiş.
Bir gün Akşehir'e gitmek üzere yola çıkarlar dağlardaki patika yollardan giderken babasının karnı acıkır oğlu kepenekli'ye hitaben hadi bakalım, Derviş karnımız acıktı göster bakalım Dervişliğini' de karnımızı doyuralım der. Bunun üzerine kepenekli babasına ileride bir çeşme var oraya varalım namaz vakti geldi abdestimizi alıp namazımızı kılalım bakalım. Allah büyüktür elbette bir nasibimiz vardır der. Namazlar kılındıktan sonra Çeşme'nin başında fırından sanki yeni çıkmış sıcacık pidelerin hazır olduğunu görürler, Babası bu durumu görünce oğlum bundan sonra benim sana diyecek bir şeyim kalmadı senin hayatına karışmayacağım sen artık ne yapıyorsan serbestsin diyerek.
Bundan sonra yaptıklarına karışmak bir yana bir dediğini iki etmemeye özen göstermiştir.
Yine, Nuh köyünden Hacı Hasan hicaz'a gider Kabe'de namaz kılarken kepenekli dervişi görür namaz sonunda kapıda bekler ama çıkan yok birkaç kez aynı şekilde dervişi namaz kılarken görür ama namaz sonlarında aramasına rağmen bir türlü karşılaşamaz.
Bu durumu çevre köylerden gelen Hacı arkadaşlarına aktarır bizim kepenekli hacca gelmek istiyordu ama maddi imkansızlıklar nedeniyle gelemedi ancak Namaz vakitlerinde Kabe'de namaz kılarken görüyorum namaz çıkışında bakıyorum bulamıyorum der.
Kepenekli dervişi tanıyanlar da aynı şekilde onu namaz esnasında gördüklerini beyan ederler onu tanıyanlar namaz çıkışında Kabe'nin değişik kapılarında bekleyerek bakmalarına rağmen onunla karşılaşamazlar kepenekli nin, Aslında köyde olduğu halde namaz vakitlerinde, Kabe'de namaz kılarken görülmesiyle bir keramet göstermiş olduğu burada ortaya çıkar.
Her gün Sabah ezanından önce, Cami imamı henüz ezan okumaya gelmeden Kepenekli Derviş, Nuh merkez caminin avlusuna gelerek cami tabutunun muhafaza edildiği üzeri kapalı etrafı açık yere gelerek, tabutun içine oturarak ezan okununca ya kadar ibadet ettiği bazen de yüksek sesle.
Allah diye bağırdığı cezbelendiği söylenmekte.
Yunan işgalinde Yunan askerlerinin Nuh'a doğru gelmekte olduğu haberi alınır ve gedikbaşı mevkisine geldiği görüldüğünde köy halkı arasında büyük bir panik başlar ne yapacaklarını şaşıran halk savunma gücü olmadığından.
Harman çeşmesi köyün girişinde yanına beyaz bir bayrak asarlar. Kepenekli Derviş korkmayın Yunan askerleri buraya gelemez korkmaya gerek yok der. Gerçekten de Yunan askeri Nuh'un girişine gelmeden yönünü değiştirerek kemer mevkisi istikametine yönelerek devam eder giderler.
Yine bir rivayete göre kepenekli dervişin alacakaranlıkta sabah namazından önce ikamet ettiği evden, Merkez camiine doğru uçarak gelmekte olduğunu yine aynı mahallede ikamet eden ve sabah namaz abdesti almakta olan.
Himmet Kızı (Fatma Yabanova, yanık gelin).
Dervişi görerek vah vah kepenekli Derviş uçuyor diye avaz, avaz bağırmaya başlar. Bundan sonra da kepenekli dervişin hastalanarak yatağa düştüğü söylenir, hasta yatağında iken.
DÜNYA'YA GELDİK ADLANDIK (anıldık, tanındık dinlendik, ahirette ne yapacağız bakalım dediği bilinmektedir).
1920 yılında vefat eden kepenekli dervişin cenazesi Nuh Merkez Camii avlusuna defnedilmiştir 1954 yılında caminin yeniden inşa edilmesi ile kabri Camii içinde giriş kapısının sol tarafındaki ser mahfiline taşınmış olup halen burada yatmaktadır yakın zamana kadar, Konya ve Sandıklı çevresinden bazı ziyaretçileri gelir Cami yanındaki misafirhanede kalarak kabri başında duada bulunurlardı.
Kepenekli Derviş çevresinde sevilen yardımsever ibadet ve taatinde topluma örnek olan saygın kişiliğiyle keramet sahibi biri olduğu bilinir ve tanınır.