Bayrami Melamiliğinin piri olarak bilinen Bıçakçı Ömer Dede’nin hayatı hakkındaki bilgiler sınırlı ve kaynaklara göre farklılıklar göstermektedir. Abdurrahman-Askeri'nin Mir'atü'l-Işk adlı eserinde ismi Sultan Amir Dede geçmektedir. Halk arasında Bıçakçı Emir Dede olarak tanındığı en eski kaynak olarak bu kitapta geçmektedir. Kefevi'nin Keta'ibü a'la mi'l-ahyar’ında ise Emir Sıkkini diye anılmaktadır. Ömer ismiyle ilk bahseden Taşköprizade olup onun verdiği bilgiye göre Hacı Bayram-ı Veli'nin halifesi olmasıdır. Asıl adındai farklılıkların Hz. Hüseyin soyundan geldiğini vurgulayan "Emir" (Seyyid) unvanının Ömer şeklinde telaffuz edilmesinden kaynaklandığı kanaatini uyandırmıştır. Bazı kaynaklarda Göynüklü olduğu ifade edilirken bazı kaynaklarda Sursalı olduğu ifade edilmektedir. Bıçakçılık mesleğini gerçekleştirdiğinden "Sıkkini" (bıçakçı) unvanıyla anılmıştır. Bayrami-Melami geleneğinde bu konuda farklı bir görüş bulunmaktadır. Bu görüşe göre Hacı Bayram-ı Veli'nin, kaç müridi bulunduğunu II. Mu-rad'a bildirmek üzere müridlerini kurban etmek için topladığına ve bu toplantı sırasında sadece bir erkekle bir kadının Ha-cı Bayram'a tam teslimiyetle bıçağın altına boynunu uzattığına dair menkıbede bahsedilen kişinin Ömer Dede olduğudur. (Fazlullah Rahimi Efendi, s. 47-48) Ömer Dede'nin ilk tasavvuf terbiyesini Bursa'da ikamet ederken Samuncu Baba'dan (Hamidüddin Aksarayi) aldığı rivayet edilmektedir. Kaynaklarda Ömer Dede’nin Hacı Bayram-ı Veli'nin halifesi olduğu konusunda hemfikirdir.
Hacı Bayram-ı Veli'nin ölümünden sonra Ömer Dede Göynük’e yerleşmiştir. Göynükte irşad vazifesini yerini getiren Ömer Dede Kefevi’nin eserinde Hacı Bayram-ı Veli'nin asıl halifesi olduğu belirtilmektedir. Bununla ilgili anlatılan bir menkıbede Hacı Bayram-ı Veli'nin ölümü yaklaşınca kimi halife tayin edeceğini öğrenme arzusundaki müritleri şeyhin etrafında toplanır. Bu sırada Emir Sıkkini oda kapısının yanında ayakta durmaktadır. Hacı Bayram-ı Veli bir ara gözlerini açıp, "Emir, su getir” diye seslenir. Müritlerin hemen hepsi seyyid olduğu için biri giderek suyu getirir. Fakat Hacı Bayram-ı Veli getirilen suyu içmeyip önündeki meyve tabağına dökerek tekrar su getirilmesini ister. Bu defa diğer bir mürit su getirir. Ancak Hacı Bay-ram-ı Veli üçüncü defa su ister. Akşemseddin kapının yanındaki Emir Sıkkini'ye su getirmesini söyler. Emir Sıkkini suyu getirince Hacı Bayram-i Veli bu defa suyun bir kısmını içer ve geri kalanını Emir Sıkkini'ye vererek, "İç ki emniyyet-i kübraya nail olasın" der.
Emir Sıkkînî ve halifeleri hırka ve tac gibi özel giysi ve sembollerle öne çıkan tarikat anlayışını reddetmişlerdir. Zikrin şekilciliğini ikinci plana itmiş sohbetin olgunlaştırıcı özelliğini ön plana çıkarmışlardır. Yani görüntüye önem vermeyerek diğer tasavvuf ekollerinde olduğundan farklı bakıldığında dışarıdan kolayca tespit edilemeyen sembolsüz, takkesiz, özel kılık ve kıyafetsiz, gösterişten uzak fikirlerini yayma gayreti içerisinde olmuşlardır. 1475 de Bolu’da (Göynük’te) vefat eden Ömer Dede, Bayrami-Melami yolunu; kabri Ankara’da (Ayaş’da) bulunan Bünyamin Ayaşi’ye bırakmıştır.
KAYNAKÇA
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 34. Cilt. ss.55-56.