(Dîvâne Mehmet Çelebi). Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebiden sonra Mevlevîlik tarikatına mühim hizmetlerde bulunan önemli isimlerden olan.
Sultan Dîvâni, Hz. Mevlânâ'nın yedinci kuşak torunlarındandır. Abapuş-i Veli. Hz 'nin oğludur. Doğum tarihi. (H.876- M. 1471). Ölüm tarihi. (H.956- M. 1549). Olarak sandukasının üzerinde yer almıştır ancak bu tarihlerde, itilâf vardır bu nedenle müridlerinden. Muğla'lı Şahidi İbrahim dedenin, Gülşen-i Esrar-ı isimli eserinde ölüm tarihi hakkında tarihler farklı yazılmıştır.
Afyonkarahisar bölgesi, 14. Yüz yılda Germiyanoğulları beyliğine bağlı idi. Germiyanoğlu Bey'i Mehmet Bey, Hz Mevlâna ve Mevlevîliğe karşı muhabbeti olan bir devlet idarecisidir. Bu muhabbetin neticesinde oğlu Süleyman Şah'a, Sultan Veled'in kızı (Hz. Mevlâna'nın torunu). Mutahhara Hatun'u almış ve Çelebi sülâlesi ile akrabalık kurulmuştur.
Mehmet Çelebi çok güzel semâ ettiği için babası tarafından kendisine " Semâî" lakâbı verilmiş kendiside şiirlerinde " Semâî" mahlasını kullanmıştır kendisine" Dîvâne" de denmiştir bu Farsça bir terimdir " Hak yolunda kendinden geçen aklını kaybeden ilâhi aşkın etkisiyle hayrete düşen anlamına gelir.
Bazı menkıbelere baktığımızda insanların kendisine bu sıfatı yakıştıracak bazı sebepler bulunmaktadır bu yakıştırmanın tasavvufî boyutlardan kaynaklandığı bilinir. Bir diğer lakâbı ise" Dîvâni"dir. Timur tarafından Semerkand'a götürülen daha sonra'da Şah İsmail' tarafından Tebriz'e nakledilen, Hz Mevlâna'nın eseri"Dîvân-ı kebir'i" rüyasında gördüğü, Hz Mevlâna'nın manevî işaretiyle Tebriz'e gidip getirmesinden dolayı bu lâkabı aldığı söylenir. Bu iki lâkabıyla tanınsada halk arasında" Dîvânî" daha yaygındır.
Babası tarafından veliahd tayin edilen ve Şeyh'lik makamına oturtulan. Dîvâne Mehmet Çelebi, Mevlevilik tarîkâtının Bânî-î Sânîsidir ikinci kurucusudur.
Sultan Dîvâni tarafından açılan Mevlevîhaneler. Burdur, Galata( İstanbul) Eğirdir, Muğla, Sandıklı Bağdat (Irak )Cezayir, Kahire (Mısır) Lazkiye (Suriye )Midilli (Yunanistan) Sakız (Yunanistan).
Sultan Dîvâni'nin" Şiirleri ve Tarîkat'ül, Arîfîn adlı tasavvufî bir risalesi mevcuttur.
Sadık müridi Muğlalı İbrahim Şahidi dede, 1544 yılında, Gülşen-i Esrar'ı Eserini yazmıştır bu eserde. Dîvâni'nin sağ olduğuna dair işaretler vardır 1545'te bir mesnevi vakfiyesine şahâdeti: Şahidi dede'nin Şeyh'inin vefatından sonra hersene kabrini ziyaret maksadıyla. Afyonkarahisar'a geldiği muayyen bir süre kalıp döndüğü H. 957/M.1550 tarihindeki ziyaretinde vefat ettiği ve Şeyh'inin yanına defnedildiği dikkate alınırsa Dîvâne Mehmet Çelebi'nin H. 953/ M.1546 veya H. 954/ M.1547 yıllarında vefat etmiş olması muhtemeldir.
Kendisinden sonra Mevleviliğin ikinci merkezi olan Afyonkarahisar'da Mevlevi tekkesi postuna oğlu Hızır Şah oturmuştur.
Mehmet Çelebi (Sultan Divani Hazretleri) daha çok küçük yaşta idi. Afyon'da şiddetli bir veba salgını hüküm sürdü ve yakınlarını birer birer kaybetti. Abapuş-i Veli'ye bir gün en çok sevdiği küçük oğlu Mehmet Çelebi'nin vefat haberi geldi o zaman Abapuş-i Veli Hakkın rahmetine mi kavuştu hayır yanlışınız var uyuyor o bu sefer yanıldınız dedikten sonra hemen küçük oğlunun yattığı odaya sessizce girdi üzerindeki örtüyü kaldırarak uyuyor musun. Mehmet'im bu ne uykusu senin bu dünyada hizmetin var uyan Mehmet'im uyan dedi Mehmet Çelebi uykudan uyanırcasına tatlı bir mamurlukla gözlerini açtı ve babasına uzun uzun baktı Abapuş-i Veli hemen oğlunu dergaha götürerek 40 günlük riyazet ve uzlete soktu bu müddet içinde Sultan divani tasarrufta büyük dereceler elde etti babasının sağlığında yerine geçerek talebe yetiştirmeye başladı Sultan Divani babasının yerine geçtikten sonra. Konya'ya Mevlana Celaleddin Rumi'nin kabrini ziyaret için yola çıktığında şehrin ileri gelenleri tarafından uğurlandı yolun yarısında beşâre denilen yere geldiğinde Konya'dan karşılamaya gelenler oldu Sultan Divani burada nice tesirli sohbetler yaptıktan sonra yoluna devam etti Konya'da Celaleddin Rumi'nin kabri şeriflerini ziyareti esnasında Sultan divaniyi bir hâl kapladı bu durumu garipseyenlerin halleri. Sultan Divani'ye mâlum olunca.
Dergâh hamamı'nın yanmakta olan ocağına girdi Allahu Teala'nın izni ile ocaktaki ateş ona hiç tesir etmedi bu durumu gören suizan sahiplerinin kalplerindeki bozuk düşünceler kayboldu ve o büyük zata samimi olarak bağlandı. Timur han zamanında devlet hazinesinin süsü olmak üzere bir fermanla Celaleddin-i Rumi'nin Divanı kebiri türbeden alınarak Mâverâünnehr'e götürüldü daha sonra bölgede çıkan karışıklıklar sırasında Divanı Kebir bozuk batıni fırkasından olan Şah İsmail'in eline geçti.
Bu yüzden Mevlana Celaleddin'i Rumi Sultan divaniye manevi işaretler ile Divanı kebiri o bidat ehlinin elinden kurtarması eski yerine koyması emredildi. Bu sebeple Afyon'dan yola çıkan Sultan Divani önce Mevlana Celaleddin'i Rumi'nin kabrini ziyaret etti sonra İran'a doğru yola çıkan Divani her uğradığı yerde insanlara Allahu Teala'nın emir ve yasaklarını anlattı İran sınırında Şah İsmail'in muafızları ile karşılaştı Onlar gelip geçenlere.
Nereden gelip nereye gittiklerini sorarlardı bu sorgulamada Muhafızların başındaki Çavuş Sultan Divani'ye edepsizlik etti bu yüzden dili tutulup bu halde reislerinin yanına gittiğinde oradakiler çavuşun halini görünce içlerinden biri Sultan Divani'nin üzerine doğru yürürken eli felç oldu onlardan.
Sultan divaniye zarar vermek isteyenlerden her birinin başına bir iş geldi böylece Sultan Divani'ye zarar veremeyeceklerini anlayıp ona iyi muamelede bulunmak zorunda kaldılar. Sultan Divani rahat bir şekilde Şah İsmail'in başkentine vardı Şah İsmail Sultan Divani'nin geldiğini duyunca görünüşte gelişini tebrik etmek, Hakikatte ise onun ahvalini araştırmak maksadıyla adamlarını yanına gönderdi adamlarından her birisi kendisine göre Şah İsmail'e rapor verdi Şah İsmail adamları ile görüştükten sonra "İkram görünüşünde Onun için bir dergah yaptırıp her bakımdan onu kayıt altına almak ve onun tekrar memleketine dönmesine mani olmak istedi onun üzerine. Sultan Divani dervişlere ikram (Divanı kebir'in) teslimi ile dir buyurarak maksadını ifade etti Şah ve veziri aralarında anlaşarak bir ziyafet esnasında Sultan divaninin zehirlenmesine karar verildi bu durum Allahu Teala'nın izniyle Sultan divaniye malum oldu yemek sırasında verilen zehirli şerbet kâsesini alıp Şah İsmail'e hitaben bu can eriten kâseyi Şah mı yoksa Vezir ile mi içeyim dedikten sonra vezire yüzünü çevirdi bir yudumda içti Allahu Teala'nın ihsanı olarak zehir'in tesiri kalmadı Şah İsmail onun bu kerameti karşısında İstemeyerek de olsa Divanı kebirin kendisine verilmesini emretti Sultan divaninin bu kerametini gören.
Devlet recali arasında onu sevip ashab-ı Kiram düşmanlığı inancından vazgeçerek Ehli sünnet itikadına dönenler oldu Sultan Divanı Divanı kebiri teslim alacağı yere talebeleri ile birlikte büyük bir şevk ve heyecanla vardı halk onları Büyük bir merakla takip ediyordu Sultan Divani orada insanlara nasihat dolu güzel bir vaaz verdi teslim işleri bitip ayrılacakları sırada birçok kimse ehl-i sünnet itikadına dönerek Sultan divaninin elini öpmek için sıraya girdiler onlar arasında Şah İsmail'in oğlu Elkas Mirza' da vardı Şah İsmail Bunu duyunca çok kızdı ve Sultan divaninin arkasından askerler gönderdi askerler Sultan Divani'nin bulunduğu kervana yaklaşınca başındaki külahı kılıç gibi onlara doğru tuttuğunda askerler perişan oldu. Kurtulanlar'dan bazısı kaçtı bazısı da tövbe ederek Ehli sünnet itikatına girdi.
Sultan Divani dönüşünde Bağdat Halep üzerinden Konya'ya geldi Divan-ı kebiri yerine koydu bu sırada 40 kişi ona halife olmakla şereflendi.
İbrahim Gülşen'i Mısır'da Allahu Teala'nın Emir ve yasaklarını yaymak için çalışıyordu herkes kabiliyeti nispetinde ondan istifade ediyordu onun ismini zaman' ın Sultanı Kansu Gavri' de duydu ahiri ve batini himmetlerine kavuşmak için çeşitli ikramda bulundu ise de. İbrahim Gülşen'i Onun bu ihsanlarını kabul etmedi Ayrıca adalet ve iyilik üzere olması bozuk itikatından ve taşkınlıklardan vazgeçmesi hususunda tehditkar nasihatlarda da bulunup kendisine Allah için buğz ettiği, intibaını verdi.
Bu sırada Kansu Gavri'nin kâtibi Toman bay İbrahim gülşeni hakkında koğuculukta bulundu ve İbrahim gülşeni aleyhine ona eziyet ve sıkıntı vermek için tahrik etti, Onunla da kalmayıp onu zindana attırdı Bu sırada Yavuz Sultan Selim Han Eshasabı Kiram düşmanı Şah İsmail üzerine sefere karar verince Kansu Gavri, Şah İsmail ile anlaşarak Osmanlı ordusunun İran tarafına geçmesine mani olmak istedi sonra, Mısır'a yapılan seferde iki Ordu Mercidabık' da karşılaştı yapılan savaşta Kansu Gavri öldü Mısır ordusu büyük bir mağlubiyetle geri döndü. Tomanbay Mısır sultanı oldu, İbrahim Gülşen'i ve talebelerine daha fazla eziyet etmeye başladı bu sırada Sultan Divani Mevlana Celaleddin Rumi'nin manevi işareti ile İbrahim Gülşen'iyi kurtarmak için Mısır'a gitti Sultan Divani Mısır'da Bulak denilen yerde kendisi için hazırlanan yerde ikamet etti bu sırada bir köşede unutulmuş olan İbrahim Gülşen'iyi bulunduğu hapishaneye gidip ziyaret etti manevi bir himaye altında olduğunu müjdeledi buradaki sohbet sırasında hapishanenin içi ve dışı insanla doldu bunun üzerine Sultan Tomanbay ve devlet Ricali yapılan toplantı neticesinde topluluğun dağıtılması'na karar verdi görevli askerler Sultan divani'nin bulunduğu yere gelip halkı dağıtmaya başladıkları sırada.
Sultan divani başındaki külahını eline alıp onlara doğru tuttu gelen askerlerin hepsine bir hal gelip kaçmaya başladılar külahın karşısına rastlayanların vücudunda vurulmuş gibi izler bulunduğu görüldü Tomanbay'nın vücudunun bazı kısımlarına felç geldi bu durum karşısında çaresiz kalan tomanbay ve devlet erkanı özürler dileyerek. İbrahim Gülşen' iyi serbest bırakmak mecburiyetinde kaldı Sultan divani Mısır'daki vazifesini tamamladıktan sonra geri dönmek üzere yola çıktı Şam'ın bağ ve bahçelerine yaklaştıklarında henüz bahçelerde çiçekler daha yeni açmaya başlamıştı.
Sultan divani'nin gelmekte olduğunu duyanlar onu karşılamaya çıktılar bunlar arasında bağ ve bahçelerin sahipleri de vardı bahçe sahiplerinden, Sultan Divani Kavun ve karpuz istedi onların henüz daha çiçekte ve bir kısmı da daha olmadı demeleri üzerine belli olanı bilineni beyana ne hâcet.
Siz gidiniz getiriniz buyurdu bunun üzerine bahçe sahiplerinden üç kişi koşup bahçelerinde olgunlaştığını tahmin ettikleri bir karpuz ile kavunu alıp, Sultan Divani'ye hediye ettiler ilk önce getirenin ki, olgun çıktı, Ondan sonra getirinin ki, biraz olmuş, en son getirenin ki ise henüz olgunlaşmıştı, Sultan Divanı olgunlaşmış olanı kesip orada bulunanlara ikram etti kavundan yiyenler o zamana kadar o tatta bir kavun yemediklerini söylediler. Sultan Divani bir müddet Şam'da kaldı bu sırada Şam'da bir "Kadı"vardı tasavvuf ehlinin aleyhine çalışırdı onlara eziyet ve sıkıntı verirdi, hatta.
Muhiddin Arabi Hazretleri'nin eserlerini satın alıp yakması tasavvuf ehlini çok üzmüştü onun bu hareketlerinin gayreti ilahiye dokunup cezasını bulmasını bekliyorlardı. Sultan Divani Şam'a teşrif edince kadının bu durumun arz edildi.
Onun hakkında hüküm verildi buyurdu, Afyon'a dönerken yolda. Mısır üzerine sefere çıkmış olan Yavuz Sultan Selim Han ile karşılaşan Sultan divani, Sultan'a bazı nasihatlerde bulundu Muhiddin Arabi'nin kabrinin ortaya çıkarılmasını temizlenip tamir ettirilmesi hususunda, Yavuz Sultan Selim'e teşvik ve Kadı'nın terbiye edilmesi hususunda nasihatta bulundu Sultan Divani Afyon'a döndükten sonra bir gün aniden O Kadı''nın kendi ateşiyle yandı onun işi halledildi Muhiddin' Arabi'nin Türbesi temizlenip tamir edildi Mısır Yavuz Sultan Selim'e teslim oldu buyuruldu manevi alemde.
Babası Abapuş-i Veli ile Sultan İkinci Beyazid Veli arasında nasıl yakınlık ve samimiyet var idiyse, Sultan Divani ile Yavuz Sultan Selim arasında, da o derece yakınlık vardı.
Yavuz ekseriyetle mühim ve müşkili zor meselelerde Sultan Divanı ile istişare için mektuplaşırdı aldığı cevaba göre hareket etmesiyle o sıkıntısı gider işleri hayırla neticelenirdi, Sultan Divanı ömrünün sonuna doğru ansızın vefat edeceğine dair bazı alametler gördü bir cuma günü sohbetten sonra baş ağrıları başladı ağrılar. Günden güne arttı ziyaretine gelen sevenleri ilaç almasını söylediklerinde bu baş ağrısı ölüm habercisidir ölümden. Başkası ile geçmez buyurdu hastalığının ikinci cumasında ateşlendi rahatsızlığı sebebiyle sevenlerinin üzülmesini görüp yarın cumartesidir o gün biz rahata kavuşuruz arkasından yarın dert ve ilaç gailesi düşüncesinden kurtulacağız buyurdu cumartesi günü ruhunu teslim etti çok kalabalık bir Cemaatle kılınan namazdan sonra Abapuş-i Hz' lerinin yanına defnedildi sadrazam Kara Mustafa Paşa Sultan Divani'nin kerametlerini ve yüksek hallerini duyup onun. Dergahına hizmet etmek istedi türbesini ve dergahının baştan başa tamir ve yenilenmesi için çok miktarda para ve usta gönderdi tamir sırasında ani bir yangın çıktı bunun üzerine gerekli hazırlıklar tamamlanıp tekrar tamir işine başlandı.
Bu sırada dergahın hizmetçilerinden gülüm dede Sultan Divani'yi rüyasında gördü ona ayak ucunda gömülü olan hazineyi aç türbenin tamiri için lazım gelen masraflara oradan sarf et hiçbir kimseden maddi yardım kabul etme diye tembihte bulundu gülüm dede söylenilen yeri kazınca.
Bir küp altın çıktı sadrazamın memurları bu duruma çok hayret ettiler durumu sadrazama bildirecekleri sırada Paşanın ölüm haberi geldi ve dolayısıyla tamir için gerekli yardımın yapılmayacağı bildirildi çıkan altınlar ile gülüm Dede türbeyi tamir ettirdi ve kalanını da fakirlere ve Sultan divaninin çocuklarına verdi.
Kaynak:
1. Sefine-i Nefise-i Mevleviyân.15.
2. Ramis Başpunar: 2022.Cesur Şahsiyetler .S.55.56.
3. Türkiye Gazetesi Yayınları.Basım 2003. Batı Anadolu ve Rumeli Evliyaları.C.1.S.32.42.