Hangi vasıta ile gidilirse gidilsin 90 km. mesafe sefer mesafesidir.
Cenab-ı Hak celle ve ala kullarına zorluğu değil kolaylığı murad ettiği için misafir (yolcu) olanlar hakkında:
1- Namazın kısaltılması yani dörtlü farzların iki kılınması,
2- Oruç yemenin mubah olması,
3- Ayaklardaki mestlere meshetme müddetinin üç güne kadar uzatılması,
4- Cuma ve Bayram namazlarıyla mükellef olmamaları,
5- Udhıyye kurbanı ile mükellef olmamaları,
6- Hür olan kadınların mahremsiz sefer mesafesi olan yola çıkmamaları gibi hükümler yer almaktadır. (Hindiyye 1/464)
Kadının mahremsiz sefere çıkması konusunda kitabın baş sayfalarına bakınız.
Namazın dört rekâtlılarını iki kılmak, Safilere göre ruhsat ise de Hanefilere göre azimettir. Yani vaciptir. Dört kılmak tahrimen mekruhtur. Zira bu durumda iki rekatta verilecek selam geciktirilmiştir, iki kılmak vacip iken, bu terk edilmiştir ve kalktığı rekatlar nafiledir. Nafileye iftidah tekbiri ile başlamak vaciptir. Dolayısıyla farzlarla nafile karışmıştır. Bu ise helal değildir. Şayet yanılarak dört kılarsa, sehiv secdesi gerekir. Zira iki rekâtta verilecek selamı geciktirmiştir. (El-Hediyetul Alaiye m)
Seferilik Nereden Başlar?
Sefer mesafesi bir yola çıkarken, bulunduğu yerin son evlerinden itibaren başlar. Şehire bitişik bulunan başka köyler varsa, bunların son evlerinden başlayacağı Hindiye ve diğer fıkıh kitaplarımızda belirtilmiş ise de, günümüzün fıkıh araştırmacısı muhterem Hayrettin Karaman hocamızın ifadelerine göre, şehrin kilometrelerce uzayan, birbirine bitişik vilayet, kaza ve kasabalar oluşturduğuna dikkat çekerek, bunun ancak bulunduğu beldenin belediye hududunun bitişinden itibaren başlayacağım söyler. Bu görüşün daha uygun olduğunda şüphe yoktur.
Yolculukta Namaz:
Yolculuk esnasında namaz kılmak isteyen yolcu, vasıta mola vereceği yerde (Arabadan İnerek) namazını, şartlarına uygun olarak kılar. Mola vermeyeceğini bilmesi halinde arabada, mümkünse kıbleye dönük olarak, değilse gidiş istikametine doğru imâ ile kılar. Yani başını secdeye eğişi, rükûya eğişinden daha fazla olmalıdır.
Arabada imâ ile kıldıktan sonra, vakit içerisinde araba mola verirse, o namazı tekrardan kılması gerekir. Zira kıldığı namaz, kıvamsız, rüküşüz ve secdesiz bir namaz olup son çare olarak kılınmıştı.
Yolculuk halinde iken abdesti olmayan kişi, vasıta mola vermiyor ve vakitte çıkmak üzere ise Şafii mezhebinin ruhsatından yani onu niyetle 'vardığımda ikisini birlikte kılarım' düşüncesi ile tehir eder. İkisini birlikte kılarken de, ikisi arasındaki sünnetler kılınmaz. Buna namazları 'cem etme' denilir. Bununla namazı kazaya koyma günahından kurtulmuş olur.
Yolculuğu esnasında hiç mola verilmeyeceğinin bilinmesi halinde mesela, uçak yolculuğunda uçağa binmeden önce, kılacağı namazın arkasından, yolculukta kılamayacağı namazı da arka arkaya kılarak yine Şafii mezhebinin görüşüne istinaden (cem) yapabilir. İki farzın arasındaki sünnetler kılınmaz. (Mezahibi Erbaa)
Talimgahta askerler, ameliyat esnasındaki personel, görevli polisler, ders gören öğrenciler vaktin namazını edadan aciz kalmaları halinde, Hanbeli mezhebini takliden yukarda bahsi geçen cem etme namazını vaktinden önceye almak veya vaktinden sonraya tehir etme yoluyla kılmalarında sakınca yoktur. (Mezahibi Erbaa 1/445)