Erem dedim eremedim Ademin esrarına
Kendini bilen kişi bir ilmi Kur’an imiş. Der şair.
Değerli gönüldaşlarım
İlk insan ademe çamurdan şekil veren yüce Allah (c.c)şu ademoğlunun bir gün şeytana pabucunu ters giydirecek kadar şeytanlaşacağını, kötülükler içinde boğulacağını biz aciz bilgimizle kafa yormaya çalışıp isyana girmeden, tabi ki ilim sıfatıyla ilminde biliyordu dememiz daha uygun aslında.
Ama biz aciz kullar olarak günümüz insanının bizi bu kadarı da olmaz dedirtecek derecede bizleri hayrete düşüren hallerine baktığımızda, durumumuzun ne kadar vahim olduğu bazen insanın insanlığından bile tiksindiğine şahit olmamak elde değil.
Nasıl mı?
Önce itici cümlelerle adeta kalın tuğlalarla aramıza duvarlar ördük. Sonra o güzelim duygularımızı, ruhumuzun Yedi kule zindanlarına hapsettik. Ne kadar da uzaklaştık gerçek ve asil duygularımızdan hiç farkına bile varamadık.
Nasıl sahte gülücükleri yüzümüze nakış nakış işledik. Yetmedi dilimizi sahte mutluluk cümleleri kurmaya alıştırdık. Üslup dediğimiz nesne ne kadar önemliydi aslında. Biz ne yaptık zehiri bala, balı zehire de dönüştürdük.
Aslında insanlığın tarifi şu değil miydi saygıyı elden bırakmadan, sözü incitmeden, ses tonunu yükseltmeden, kelimelerini seçerek konuşabilmek. Çok mu zordu haddimizi bilmek.
Olgunluk dediğimiz şeyin; kimlikte ki yaş değilde, kişinin kendisini nasıl yetiştirdiği ile alakalı olduğu değil miydi?
İçimizdeki insan sevgisinin insanlara duyduğumuz nefret dili değilde, sevgi dili olduğu daha ağır basması gerekmiyormuydu?
Aslında yaşadığımız yaşın rakam meselesi olduğu değilde,
Yaşamın ise doğumdan ölüme kadar saygıyı gerektirdiği?
İlk mısrada şairin dediği gibi aslında Rabbimizin yanında insanın bir Kur’an ilmi olduğu aslolan değilmiydi?
Sonuç olarak tabiri caizse popüler kültürün baskın dayatmasına yenildik tam manasıyla riyâkârlaştıkça riyâkârlaştık. Rabbim hakkımızda hayırlısını eylesin. Saygılarımla.