Başın olsada yüksek
Yüzün enginde gerek
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül
Demiş üstat B.Yazgan
Değerli gönüldaşlarım
İnsanoğlu eline en ufak bir güç geçtiğinde,kendini yaradanı bile unutur. Enaniyete bürünür.
Bu güç para olabilir,Makam olabilir,Fiziksel güç veya şöhret olabilir vs.
Ama aslında insanın en güçlü olduğu an, aynı zamanda en zayıf olduğu andır. Bilemez.
Onun için İnsan hiç bir zaman aciz bir kul olduğunu hatırından çıkarmamalıdır.
Hikaye bu ya;
Günlerden bir gün Fil, kendisini ormanın en güçlü hayvanı ilan eder. Bütün düzeni değiştirip, yeniden kurar.
Aslan, kaplan, ayı, gergedan…
Kimse File karşı çıkmaz.
Fil, önce kendi yerini sağlamlaştırdıktan sonra şöyle seslenir.
Herkes kendi arasında nasıl yaşarsa yaşasın, beni ilgilendirmez. Ama herkes benimle olan ilişkilerine dikkat etsin. Bütün kuralları ben koyarım. Ormandakiler de ona mecburen uyarlar. Çünkü
En güçlü o, tek yetkili o, gerisi sefil.
Tabiki sadece fille ilişkiler değil, bütün hayvanların kendi aralarındaki ilişkiler de filden sorulur olur.
Öyle ki, ormandaki nüfus artışı bile filin işi olmuş. Tek tek doğum yapan hayvanlara kızar ve şöyle seslenir.
Bakın bir seferde 4-5 yavru doğuranlar var. Ne bu tembelliğiniz. Benimle oyun oynamayı bırakın, daha çok yavru doğurun” diye çıkışır.
Her şeyi mecburen sineye çeker ormandakiler.
İş o noktaya gelirki, eşit sayılır maymun eşekle.
Zira fil, kimi kime uygun görürse ona göre şekillenir ormanda yaşam.
Hortumuna geleni vurur,ayağına geleni ezer. Hiç kimseye danışmaz,hiç kimseyide dinlemez. Bir gün söylediği ertesi güne uymaz. Hatta akşam söylediğini sabah unutur.
Tabiki bu durumdan karıncalar da payını alır. Yuvaları filin ayaklarının altında kalır ezilirler. Akıllı bir karıncanın aklına bir fikir gelir. Filin hortumuna girip ondan ezilen kardeşlerinin intikamını almak. Tam o sırada fil hortumunu topraktan çıkarınca, karınca hortumun içine girer kendisine hortumun içinde iyi bir yer buluncaya kadar gider oraya yerleşir.
Fil başlar kaşınmaya. Hortumunun içi karıncalanıyor, nedenini anlayamayınca beyni de karıncalanır.
Ne yapsa boş. Sonra kalınca bir ağacın yanında durur,hortumu gövdesine vurdukça vurur. Ne kadar vursada bir türlü karıncalanmayı gideremez.
Hortumu da fena halde acımaya başlar.
Bir hamle daha ağacın gövdesine vurunca, ağaç devrilip üzerine düşer.
Fil ilk kez bu kadar kendisini bu kadar âciz hisseder.
Bereket etrafımda kimse yok der. Sonra bir kaya bulur kayalara vurur hortumunu,
Hortumu kayaya vurdukça kaşıntıları artar,kaşıntıları arttıkça daha çok vurur.
Derken iflas eden bedeni, yere uzanıp kalır ölür fil…
Sonuçta Fili yener bir karınca.
Böyledir hayat…
Hayatta hiçbir güç mutlak değildir.
Herkesi dize getirdiğini sanan bir gün diz üstü çökebilir.
Ben Tanrıyım diyen Nemrut’u burnuna giren bir sivrisinek helak etmemişmiydi.
Firavunda kraldı ama kibre büründü oda helak oldu.
Saygılarımla.