Muhalefet ile iktidar arasında bitmeyen ihtilafların arasına bir de mesaiye başlama saati meselesi eklendi. İktidar, yaz saati uygulamasının faydalı olduğu, tasarruf sağlandığı iddiasını ileri sürerek uygulamanın devam edeceğini söylerken, muhalefet, uygulama ile tasarruf sağlanmadığını aksine daha fazla enerji tüketimi olduğunu, dağıtım şirketlerinin karlarına kar katıldığını, çalışanların iş yerine, öğrencilerin okula karanlıkta gidip, geldiğini vatandaşın bu durumdan şikâyetçi olduğunu iddia ederek değiştirilmesini istiyor.
Nedir bu yaz saati, kış saati uygulaması.
Güneşin ışığından yararlanmak amacıyla yaz ve kış saati uygulamaları yapılır. Saatler bir saat ileri alındığında yaz saati, bir saat geri alındığında da kış saati başlar. Yaz aylarında( Haziran – Temmuz) güneşlenme fazla iken, kış aylarında güneşlenme( Aralık – Ocak) az olmaktadır. Sadece kış aylarındaki gündüz kısalığından dolayı saatler geri alınmakta.
Bu uygulamayı batı da ilk defa dile getiren “Gece erken yatıp sabah erken kalkmak, insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar” diyen Benjamin Franklin’dir. ABD’nin Fransa büyükelçisi olduğu sıralarda( 1784) Paris halkının mum israfını önlemesi ve güneşin ışığından daha çok yararlanması için insanların gün doğumuyla birlikte uyandırılmasını teklif eder. İslam dünyasın da ise güneş ışığından faydalanmak için erken kalkmak ibadetlerden dolayı uygulana gelen bir alışkanlıktır.
Yaz saati, kış saati uygulaması Kapitalist dünyanın insanları daha çok çalıştırıp daha çok kazanma hırsının sonucu ortaya çıkmıştır. 1895 yılında Yeni Zelandalı bir böcekbilimci olan George Vernon Hudson gün ışığından daha çok yararlanmak ve böylece daha çok böcek toplamak amacıyla saatleri ilkbahar başlangıcında bir saat ileri, sonbaharda ise bir saat geri alınır, daha sonraları dünyanın değişik yerlerinde de uygulamaya başlanır.
I. Dünya Savaşı'nda Almanya, 30 Nisan 1916 tarihinde kömür kullanımında tasarruf etmek maksadıyla uygulamaya başladı. Daha sonraları İngiltere ile beraber birçok devlet bu uygulamayı tercih etti. Türkiye’de yaz saati uygulaması 1926 tarihinde yasalaşmış, Fiili olarak uygulamaya 1940 tarihinde geçilmiştir.
Türkiye’de başlangıç ve bitiş tarihlerinde Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket edilen yaz saati uygulaması, çalışma saatlerinin günün güneşli bölümüne alınması ve gün ışığından daha fazla yararlanılması ve elektrik enerjisinin aydınlatmada kullanılan bölümünden tasarruf sağlanması amaçlanmıştır. 2016 Yılından itibaren de sadece yaz saati uygulaması yapılmakta olup, kış saati uygulamasından vazgeçilmiştir, başladığı günden bugüne gelinceye kadar da bazı vatandaşların şikâyetleri de hiç bitmemiştir.
Kış aylarında (Aralık-Ocak) ilimizde güneş 08 den sonra doğup akşam 17: 40 batmakta. Sabah saat 08 de iş başı yapacak olanlar sabahın köründe kalkmak, hazırlanıp karanlıkta yola çıkmak, Akşam güneşin 17: 30 da batması ile de eve karanlıkta girmek zorunda kalıyorlar. Özellikle ikili öğretim yapılan okullarımızda ki öğrenci ve öğrenci velilerinden şikâyet gelmekte. Şikâyetin ana konusu; ufak çocukların sabahları hava aydınlanmadan karanlıkta okula gitmeleri, çıkışta da akşam karanlığında evlerine dönmeleridir.
Çok az da olsa bazı öğrencilerin sabah erkenden karanlıkta okula gitmeleri ve dönüşlerinin akşam karanlığında olması ciddi sorun. Lakin çözülemeyecek bir konu değil. İdare bu meseleyi kendi içinde çöze bilmeli, yasal bir düzenleme gerekiyorsa ilgili merciler nezdinde girişimde bulunup bir hal yoluna koyulabilir. Sorun görüldüğü kadarıyla iki ay, Aralık-Ocak ayları.
Günlerin kısa olduğu Aralık ve Ocak aylarında, Okullarımızda ilk, orta, lise de dersler sabah saat 9 da başlayıp, Akşam saat en geç 17 de bitirilebilir. Öğretim Yılı başında ders programları yapılırken bu iki ay (Aralık –Ocak) ders saati azaltılıp gün ışığında öğretim yapılır, eksik verilen derslerin telafisi de gündüzün uzun olduğu aylara kaydırılabilir. Yapıcı, iş görücü, sorun değil çözüm üreten idareciler, çıkması muhtemel olumsuz olayları önceden görüp zamanında gerekli tedbirleri alır, meseleyi anında halleder, ihtilafları ortadan kaldırır.
Ey yetkililer; İnatçı keçiler gibi senin dediğin, benim dediğim kavgasından, inatlaşmasından vazgeçip çocuklarımızı çektiği karanlıkta okula gidip-gelme çilesinden kurtaralım. Geleceğimiz olan bu çocuklar hepimizin çocuğu. Çocuklarımızı sağlıklı, güvenli, huzurlu iyi ortamlarda yetiştirmeye çalışalım, gayret gösterelim.
Hoşça kalın. Sağlıcakla kalın.