Yaşadığı adaletsizliklerin, haksızlıkların, eşitsizliklerin ve çeşitli ayrımcılıkların giderilmesi için müracaat edecek tarafsız bir merci arayıp bulamayan insanlar artık içinde bulundukları duruma gülerek mukabele ediyorlar. Sıkıntı ve zorlukları gülerek karşılıyorlar. Kemal Sunal’ın Gülen Adam filminde olduğu gibi düzeltmeye güçlerinin yetmediği her şeyi gülerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Madem sorunlarımıza çare olacak, sesimize kulak verecek, dertlerimize derman yetiştirecek kimse yok bizde ağlanacak hâlimize gülüp geçeriz diyorlar. Konumuzla alakalı meşhur bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bir zaman, bir padişahın müptelâ olduğu bir hastalığın ilâcı, bir çocuğun kanı imiş. O çocuğun babası, çocuğu, hâkimin fetvasıyla bir para mukabilinde padişaha vermiş. Çocuk, mecliste ağlamak ve şekva etmek yerine gülmüş. Sormuşlar: Neden yardım istemiyorsun, şikayet etmiyorsun, gülüyorsun? Demiş ki: İnsan, musibete giriftar olduğu vakit, evvel babasına, sonra hâkime, sonra padişaha şekva eder. Benim pederim, beni kesilmek için satıyor. İşte, hâkim de ölmeme karar veriyor. İşte, padişah benim kanımı istiyor. Bu antika ve pek garip ve şekli çok çirkin ve hiç görülmemiş bu hale karşı, ancak gülmekle mukabele edilir." Evet, yönetim sisteminin içerisinde ağlayan insanlardan yana birileri bulunmalıdır. Yoksa ağlanacak halimize gülmek âdet olacaktır.