Efkâr-ı âmme olarak ifade edilen kamuoyu yani halk doğru bilgi alma hakkına sahiptir. Yalan konuşmalar, yanlış haberler veya bilinçli olarak verilen eksik bilgiler kamuoyunun hakkına bir tecavüzdür. Kamuoyu kavramı içerisinde hepimiz dâhiliz. Bu nedenle kamuoyuna karşı yapılan her aldatmaca hepimize yapılmış demektir. Görevden alınan Türkiye İstatistik Kurumu Eski Başkanı Sait Erdal Dinçer basına yansıyan bir beyanatında; “Diyelim ben ticaretle uğraşıyorum. Bu ticarette birine haksızlık yaptım. Bir süre sonra o kişi bana aynı şekilde davrandı, bu sefer haksızlığa uğrayan ben oldum. Sonuçta bir araya gelir, el sıkışır helalleşiriz. Oysa enflasyon hesabında ben 84 milyona karşı sorumluyum, bir yanlışa imza atarsam 84 milyonun hakkını yemiş olurum. Biliyorsunuz, milyonlarca çalışan bizim açıkladığımız enflasyona göre zam alıyor. Şimdi o insanların adeta geliriyle oynamak, hakkını yemek... Bunu yapmam, böyle bir sorumluluk altına girmem söz konusu olabilir mi?” Diyerek kendi kendine sormuştu. Söylediklerini okuyunca kamuoyunu aldatmanın ne kadar kötü bir şey olduğunun farkına varmış diye düşündüm. Sayın Dinçer şahsi bir hakka girersem telafi edebilirim fakat kamuoyunun hakkına girersem telâfi edemem demek istiyor. Kamuoyunun hakkına girmek çok rahatsız edici bir duygu olsa gerek. Sonrasında görevden alınması veya ayrılması bu rahatsızlığının bir neticesi. Kamuoyu bütün olup biteni takip eden bir gözetleyicidir. Kamuoyu yaşananlarının bir şekilde farkına varır. Bu nedenle kamuoyunun ahından ve hesap sormasından korkmak gerektir. Son söz olarak kamuoyunu aldatmamak lazım diyoruz.