Eski Mısır’ın firavunları gibi yeni dünyanında firavuncukları var. Bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritip bozmuyur, kendini mazur biliyor, bundan dolayı kavga ve uyuşmazlıklar ortaya çıkıyor. Başta aile olmak üzere hayatın her alanındaki “ben ben” demekten meydana gelen bencillikler yüzünden kimse kabahati kendinde aramıyor. Duygular ortadan kalkmış ve insanlar taşlaşmış birer heykele dönüşmüş. Sevmek, merhamet etmek, gülerek karşılık vermek yerine insanlar karşınıza birer duvar olarak çıkıyor. Bazen bu duvarlar hiç aşılamıyor. Bu nedenle bazı insanlar aşılamayan duvarları yıkıp geçmeyi tercih ediyor. Hem aşamamak ve hem de yıkıp geçmek ikiside zararlara sebep oluyor. Oysa çare çok basit. Büyüklenmek, kendini yüksekte görmek, insanlara tepeden bakmak yerine küçük bir anlayış ve tevazu bütün meseleyi hâlledecektir. Kibirden herkes zarar görmüş olabilir ama tevazudan kimse zarar görmemiştir. Tevazu ve hoşgörü kazandırır. Tabi bütün duyguların yerinde kullanılması esastır. İzzetine, hakkına ve hukukuna tecavüz eden bir zalime karşı tevazu edilmez. O vaziyetin tevazusu haksızlığa karşı durabilmek, zulme karşı hak ve hukukunu koruyabilmektir. Toplum olarak yeniden duygularımızın uyandırılmasına ve duygularımızn doğru yerde doğru kullanımına ihtiyacımız var. Ne derseniz? Sizce çözüm burada olabilir mi?