29 Ekim Cumhuriyetin ilanının 101 yılı çeşitli etkinlik ve kutlamalara sahne olacak.
Yapılması gereken iyi bir muhasebe ile gerçek durumumuzu tespit, teşhis ve tedavi durumlarını ortaya koymaktır. Dünya ve Türkiye hızlı değişimlere gebedir. Sözü dinlenen, sözü geçen durumunda mıyız, yoksa uysal bir söz dinleyen miyiz? Cumhuriyeti bin bir güçlükle kuran irade şüphesiz ülkemizin şu andaki konumunu tahayyül etmemiştir.
ABD ve AB birlik yönünde kendilerini koruyup kollayıp güçlerine güç katarken, Türk milletinin, Türki Cumhuriyetlerin, Kıbrıs'ın bir araya gelmemesi, İslam dünyasının parçalanmasını kendilerine hedef belirlemiş durumdadır.
Yıllar evvel ABD Başkanlarından Bill Clinton, Türkiye ziyaretinde "20. Yüzyılı Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması belirledi. 21.Yüzyılıda Türkiye' nin tutumu belirleyecek", demişti. Gayretimiz, hedefimiz ve planlamalarımız öyle olmalı ki gerçekten 21. Yüzyıl Türk Asrı, ülkemiz de muhteşem Türkiye görüntüsü olsun.
Adaletli olmak, hak-hukuk taraftarı olmak, bilim toplumu, farklı düşünceleri ifade edebilmek siyasi ekonomik ve kültürel alanda yerli ve milli olmak demek Cumhuriyet demektir. Vatanın birliği ve bütünlüğünü koruyup kollamak, sinsi oyunlara karşı tedbirli olmak, ehliyet liyakat ve dürüstlüğü ilke edinmek de Cumhuriyetin hem tamamlayıcısı hem de olgunlaştırıcı unsurlarıdır.
Vatan bölme faaliyetlerine alet olmuş PKK lideri APO' nun 1999 yılında Türkiye'ye teslimi ile yine 1999 yılında güya sağlık sorunları bahane edilerek ABD'ye giden Fethullah Gülen'in yer değiştirmelerini iyi okumak Cumhuriyet'in ilkeleriyle ne oranda bağdaşmaktadır? Muhakeme etmek lazımdır.
Yine 20 Ekim 2024' te ölen Fethullah Gülen' in vefatının hemen sonrasında APO'nun Gazi Mecliste konuşmasını istemek, ona yeni kapılar açmak da neyin nesidir? 40 yılı aşkın bir zamandan beri ekonomimizi örseleyen, 40-50 bin millet evladının kanına giren, binlerce gazimize hayatı dar eden millet düşmanlarıyla, yani teröristlerle pazarlıklara girişilmesi akıl, havsala sınırlarını zorlamaktır. Demek terörün belini kırdık söylemleri samimi değilmiş.
Etrafımız ateş çemberidir. Muharret Tevrat kaynaklı vadedilmiş toprak safsatasına inanmış siyonist İsrail, arkasına aldığı ABD - AB ve Batı dünyası desteğiyle Filistin'i, Gazze'yi, Lübnan'ı, Suriye, Irak ve İran'ı hedef tahtasına oturtmuşken, Türkiye'nin bir bölümü de tehdit altındadır.
Türkiye için KÜRT sorunu yoktur, vatan bölme faaliyeti vardır bunu da kılıflandırma, kamufle etme çabaları göz ardı edilemez.
101. yılını kutlayacağımız Türkiye Cumhuriyeti' ne düşen görev; tarihin kendisine yüklediği misyon gereği, birilerine tabi olmak değil, tüm insanlığın barış ve mutluluğuna katkı sağlayacak Cumhuriyet anlayışıyla uyumlu, yeni Türk İslam Barış medeniyeti projesi ortaya koymaktır.
Olaylara dar çerçeveden değil, büyük resimden bakmak gerekir. Sığınmacı ve mülteci sorunu da geniş perspektiften bakıldığında nüfus yapımızı bozacak, dolayısıyla ileride Cumhuriyetimiz, ve devletimizi riske sokabilecektir.
Uyanık olmak, feraset ve basiretle olayları tahlil etmek gerekiyor. Türk Dünyasında asırlardır uygulanagelen olayları sebep sonuç ilişkisiyle analiz etme metodu, rahmetli hemşehrimiz bilge lider Millet Partisi merhum genel başkanı Aykut Edibali tarafından DİNAMİK TAHLİL METODU diye formüle edilmiştir.
Bütün olayları incelerken niçi, nerede, nasıl olmuştur? Diye sormalı ve en önemlisi bu olay kimin işine yarıyor, bu olaydan kim faydalanır, kim zarar görür diyebilmek bu metodun formülüdür.
Sırf tribünlere oynayarak, hamasetle bağırıp çağırarak değil, ince ve ilmi siyasetle Türkiye büyük devlet olduğunu gösterecek çaptadır. Hatay gibi, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde yer alan Musul ve Kerkük’ün kazanılması, 101.yılını kutlayacağımız Cumhuriyet’e pek yakışacaktır. Şimdiden ince siyaset planlamalarıyla inşallah 110.yılda bu yakın hedef Kızıl Elma’ya ulaşırız.
Himmet KASAL