Cumhuriyetin 100. Yılını geride bırakmış bulunuyoruz. Çeşitli etkinliklerle kutlamalar yapıldı. Önceki yıllara göre vatandaşların ilgisi ve katılımı biraz daha iyiydi. İnsanımız okudukça, araştırıp gerçekleri anladıkça katılımın artacağı aşikardır. Soğuk geçen resmi kutlamaları, bol katılımlı sıcak şenliklerle buluşturmalıyız.
Nereden nereye ?
400 yıl kadar Koca Cihan imparatorluğunu idare eden milletimiz 1683 Viyana bozgunundan sonra duraklamaya, arkasından da gerilemeye başlamıştır. Fas’tan, Arabistan’a, Viyana'dan Yemen'e bugünkü topraklarımızın yaklaşık 20 katı büyüklüğündeki bir coğrafyaya hükümran olduğumuz dönemlerde Batı’nın dahi hakkını teslim ettiği ADALET baş plandaydı. Ehliyet liyakat sürdürülebilir başarıların kaynağıydı.
Bu ilkelerden uzaklaştıkça duraklama ve gerilemeler hızlandı. Gerilemelerin hızlanması aç kurtların iştahını kabarttıkça kabarttı. Anadolu topraklarına sıkıştırılan bu millete burası bile çok görülmeye başlanınca İngiliz’i, İtalyan’ı, Fransız’ı, Rus’u daha niceleri Anadolu’ yu işgale niyetlendiler.
Milletimiz, çağrıldığı her mücadeleye koşarak iştirak etmiştir. Yıllarını cephelerde geçirip yorulan bu milletin kolay bir lokma olacağını düşleyen millet düşmanları, yanıldıklarını anladıklarında bu asil millet yeni devletine koşuyordu.
Fakru zaruret içerisinde, yer yer işgal altında olmasına aldırmadan Çanakkale Destanını yazmıştır.
Dünya harp tarihinde eşi benzeri görülmedik bu deniz zaferi, arkasından yürütülen milli mücadele azmin, kararlılığın, vatan sevgisinin dünyaya haykırışı olmuştur.
Çaresizlerin çaresi olduğunu beyan buyuran Allah C.C. ümitsizliğe de yer olmadığını belirtmiştir
Yaradılış gayesini ört bas edenler dışında kimse ümidini kesmemelidir. İman edip mücadele edenlere zafer muştusunu Allah veriyor.
Gazi Mustafa Kemal öncülüğünde Fevzi Çakmak’lar, Kazım Karabekir’ler, Ali ihsan Sabiş’ler, Nene Hatun’lar, Şerife Bacı’lar ve de adı sayılamayacak kadar çok diğer millet evlatları topyekûn kıyama kalkışmışlardır. Allah, hepsinden razı olsun.
Binlerce yıllık devlet geleneğimizle bir kez daha küllerimizden doğuşumuz dünyaya, gösterilmiştir. 23 Nisan 1920'de Gazi Meclisimiz, açılarak milli mücadelemizin yönetimini üstlenmiş, 30 Ağustos 1922 Büyük zaferimizden kısa bir zaman sonra 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Acısıyla, tatlısıyla 100 yıl geride kalmıştır.
Artık bundan sonra, ilmin rehberliğinde ileri mutlu, güçlü MUHTEŞEM TÜRKİYE hedefi için çalışılacak, 21. Asrın Türk asrı olması sağlanacaktır.
********
İslam coğrafyasının kanayan yerlerinden biri olan Filistin, Kudüs, Gazze’deki kanlı, İnsafsız, orantısız savaş naklen yayınlarla devam ediyor. Hastaneler, yardım konvoyları, çocuklar, kadınlar, gazeteciler hedef alınarak Gazze yerle bir ediliyor. Sözüm ona Arap ülkeleri, kardeşlerine yardım yerine tribünlerde dev ekranlardan Filistinlilerin kıyımını izliyorlar. Batı ülkelerinin ekserisi zalimin yanında yer alıp ona desteklerini yüksek perdeden ilan ederken, bunu Akdeniz’e yığdıkları donanmalarla fiiliyata geçiriyorlar.
Müslüman ülkelerin hemen hiçbiri direkt yardım ederiz diyemedi Filistin’e.
Siyonist ve destekçisi ülkeler dünya ticaretine de hakimler. Müslüman ülkeler imanlarının gereğini yapıp bunlara gerçek ambargo koysalar çok şey değişir. Denilebilir ki Siyonist ve destekçilerini İslam ülkeleri besleyip büyütüyor.
Ülkelerdeki İsrail elçiliklerinin, ABD ve batı üstlerinin kapatılmasına bile cesaret edilemiyor, Bakü-Ceyhan’dan % 40 ihtiyacını karşılayan İsrail, petrol ihtiyacı karşılanırken caydırmak için bile olsa bu vanaların kapatılması gündeme gelemiyor.
Gazze’deki elektrik, su, gaz, ilaç, yakıt kısıtlaması tam bir çelişki değil mi?
Filistinliler toprak sattı, Araplar söyle yaptı kara propagandaları arasında gerçekleri saptıran Siyonist enformasyona kanmamak gerek. Yazıyı kaleme aldığımızda 25 günü tamamlayan Gazze’lilerin imanının kavi olduğunu, bunca bombardıman, insanlık dışı kimyasal silahlara rağmen vatanlarını savunduklarından anlıyoruz.
Çaresizlerin çaresi Yüce Rabbim! Uyandır İslam alemini, kır Müslümanların umutsuzluğunu.
Himmet KASAL