Kolay değil 624 yıl süren, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünde direnebilip dünyaya karşı Türkiye Cumhuriyet’ni ilan edebilmek. Yedi düvel üzerimize çullanmışken silkinip ayağa kalkabilmek. Yokluklar, mahrumiyetsizlikler içinde ÇANAKKALE GEÇİLMEZ diyebilmek. 22 gün 22 gece Sakarya Savaşında imkansızı başararak “Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır; o satıh bütün vatandır” anlayışını kabullendirebilmek de elbette kolay değildi. Kimi Hindu, kimi yamyam batının üzerimize saldığı işgalcilerle topyekün savaşarak bu coğrafyalarda tutunabilmek ancak “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diyen vatan şairlerinin, yüzbinlerce şehit ve gazinin, anaların, bacıların, çocuk ve yaşlıların iman dolu göğüslerini siper etmelerinin sonucunda başarılmıştır.
İstiklal Mücadelesi kazanılıp Cumhuriyet ilan edilince millet düşmanlarının saldırıları bitmemiştir. 784 bin kilo metrekarelik alan bile bize çok görülmüştür.
Cumhuriyetin ilanını müteakip başlatılan yerli ve milli hamleler acaip bir şekilde engellenmeye çalışılmıştır. Türk Hava ve Deniz Kuvvetlerinin kullandığı bombaları, aydınlatma fişeklerini, mayın ve el bombalarını üretmek üzere Haliç’te 2000 kişinin çalıştığı fabrikayı kuran Şakir Zümre’yi unutmamalıyız. Tam şaha kalkıp hamle yapacakken ABD, Nato Batı emperyalizmi marşal yardımı bahanesiyle silah üretimimizi yasaklar. Yerli ve milli sanayiyi engellemeye yönelik bu faaliyet ne ilktir ne de sondur. Kahraman müteşebbis Şakir Zümre bundan sonra motor, bomba, füze yerine Şakir Zümre soba ve guzineleri imal edecektir. 1966’da vefat eden Şakir Zümre’nin mekanı cennet olsun. Sadece Şakir Zümre değil, yerli uçak yapımına girişen Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, yerli silah sanayinin temellerini atan Nuri Killigil aynı akıbetlere uğramışlardır. Yeni neslin bunları okuması, bilmesi, tarihi bilinçlerini geliştirmesi şarttır.
98. yılını kutladığımız Cumhuriyet bizlere düşünme ve yeniden değerlendirme şuurunu kazandırmalıdır. “Ürettiğiniz kadar hürsünüz, İstikbal göklerdedir” uyarıları ortada iken, Cumhuriyetle birlikte ekonomik bağımsızlığın teminatı olarak kurulan fabrikalar ZARAR ediyor gerekçesiyle kapatılma zeminine sürüklenmiş akabinde de özelleştirme furyasına kurban verilmiştir.
Üretime değil, tüketime yönelik yatırımlar teşvik edilmiştir. Dışa bağımlılığımız her geçen gün artmıştır. İhanetler ve sorumlular caydırıcı cezaları olmadığı için kısır döngü bir türlü aşılamıyor. Sorunun kaynağı suçlayarak değil sorgulayarak ortaya konulursa çözüme yaklaşılır. Geçmişten günümüze işi ehline vermeme esasına dayalı seçim sistemleri sonuçlarda etkilidir. Partizanlığı, şakşakçılığı, yalakalığı üzerimizden atmadıkça Cumhuriyetin kazanımlarını koruyamayız.
Yarım asrı aşkındır milletim uyan! Varlığın birliğin, geleceğin ve mukaddesatın tehlikededir diyen kadrolara, tıkalı kulaklar açılmalıdır. Cumhuriyetin ve milli kadroların hedefi MUHTEŞEM TÜRKİYE’dir. Milletimizin feraseti, yöneticilerimizin basireti, bu hedefe gidişin mimarı olacaktır.