Bir önceki yazımızda söylediklerimiz emek ve emekli hakkındaki ifadeler yetersiz kaldığı için hoşgörünüze sığınarak devam ediyorum.
Elde etmek için sarf ettiğimiz çabalar emektir.
Bir bisikletle varacağımız yere daha çabuk varmak için pedala basarak emek sarfederiz. Çevreye zarar vermez, üstelik sağlığa faydalıdır.
İnsanlığın emeğini sömürerek hayatını sürdüren komünizm, kapitalizm gibi emperyalist sistemler bisikleti sevmezler. Onu ekonomi için kötü görürler. Bisiklet süren insan otomobil almaz. Zincirleme ifadeyle; otomobil almayınca lastik teker de almaz, tamamen dışarıya bağımlı olduğumuz benzin istasyonlarına, yine dışa bağımlılıkla yapa geldiğimiz asfalt yollara ihtiyaç azalacaktır. Saymakla bitirilemeyecek zararları göğüslemeyecek batıl sistemler bisikleti, demiryolu taşımacılığını, pek sevmezler, yerli imkanlarla yapılabilecek beton asfalt da unutturmak istediklerindendir.
İlim ve teknoloji illa ki gereklidir. Emeğin değerini düşüren, onu istismar eden anlayışlara karşı olmaktır muradımız.
Yakın geçmişte emeğin, işçinin haklarını korumak üzere kurulmuş sendikalar vardı. Devlet kurumlarıyla, özel sektör işverenleriyle pazarlıklar yapılır, bir yıllık iki yıllık haklar üzerinde anlaşılırdı.
Daha sonraları sendikalar devleştikçe emekçilerin menfaatlerinde gerilemeler başladı. Trafikteki lambalardan mülhem SARI sendikacılık türedi.
Yeşile de kırmızıya da yakın sarı sendikalar emeğin gaspına ses çıkarmaz oldular.
Sendikalar işçinin emekçinin haklı davasını savunmak yerine haksız isteklerini savunur hale gelince işlevlerini yitirdi.
Hasta insanların iyileşmesini istemeyen ilaç firmaları gibi, işçinin emeklinin huzura kavuşmasını istemeyen patronlar, işverenler hatta kamu kurumları bu sayede rahat edeceklerini sandılar.
Gelinen noktada milyonlarca işçi-memur emeklisi huzursuz olmuştur. Yapılan ve yapılacak seçimlerde iktidarların belirleyicisi durumundadır.
Her yerde, her zaman ve herkes için ADALET olsa huzur yaygınlaşır.
* * *
Yarın 17 Ağustos. Büyük Marmara depreminin 25. yılı. Tıpkı 11 ilimizde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli asrın felaketi gibi, onulmaz yaralar açan deprem gibi...
Nice ocaklar söndü, sayısız apartmanlar yerle bir oldu. Onlarca yıllık emekler heba oldu.
Öldüren deprem değil, emeklerin heba edildiği apartmanlar, binalar olmuştur. İlmen sabittir ki Türkiye DEPREM kuşağı bir alandadır. Bizden daha şiddetli depremlerle, sarsılan Japonya’da gerek ölümlü, gerekse yıkımlı bina sayısı daha düşüktür. İbret ve tedbir almada ihmalkârız.
Siyasi menfaatler için çıkarılan imar barışı uygulamaları EMEĞE saygısızlıktır.
Yıkılan apartmanların müteahhitleri malzemeden, isçilikten avantaj sağlamak adına binlerce insanımızın canına kastetmişlerdir.
Sermaye ne kadar güçlü olursa olsun EMEK olmadan işçilik olmadan bir işe yaramaz. O halde çalışanımızın emekçimizin haklarını adaletle vererek ileri mutlu ve muhteşem Türkiye için, barış medeniyeti kurmak için el ele vermek zamanıdır.
İnsan onuruna yakışır bir ücretlendirme için çalışanlarımıza, yine ömrünün kalan kısmını mahcubiyet ve mağduriyet yaşamadan tamamlamak isteyen emeklilerimize imkanları zorlamak için DEVLET işbaşına diyor, olumlu icraatların karşılığını bulacağına inanıyoruz.
Himmet KASAL