Biz Müslümanların iki bayramı vardır: Ramazan ve Kurban. Bayramlar hane halkı, akrabalar, komşular ve dostlarla birlikte kutlanır. Bayramlar, özellikle hayatın hızlı aktığı ve her birimizin meşguliyetinin çoğaldığı bu dünyada adeta zamanı durduran ve etrafa bakmamıza yardım eden özel günlerdir. Bizi bir araya getirir. Bizi tarihe götürür. Neşe ve sürur günleridir. Aile olmak, dost olmak ve toplum olmak gibi değerleri bir kez daha bize hatırlatır.
Biz bayramlaşmaya ölmüşleri ile başlayan bir kültürün çocuklarıyız. Ülkemizin hemen her ilinde ve yerleşim yerinde arefe günü veya bayram günü mezarlık ziyareti âdeti vardır. Yani biz büyüklerimizi vefat etmiş olsalar bile unutmayız, unutamayız. Önden gidenleri rahmetle, hayır ve dua ile anarız. Bayrama onlarla başlarız.
Güven duygusu toplumsal dayanışma açısından çok önemlidir. Bu açıdan bayramlar tek başımıza kutlanmaz. Nitekim Hz. Peygamber’in bayram namazlarını hanımların ve çocukların da katılmasına imkân vermek için açık alanda kıldırması ve sonrasında halifelerin bu uygulamayı devam ettirmeleri çok dikkat çekicidir. Bütün bunlar toplumsal dayanışma açısından bulunmaz bir imkândır. Bayram namazında mü’minler buluşur, namaz kılınır ve sonrasında bayram hutbesini dinlerler. Hangi coğrafyada olursa olsun bu davranış birliği vahdete götürür.
Milletimiz açısından çok büyük kayıplar yaşadığımız depremin ardından bu bayramı yaşıyoruz. Aslında biz, bayramın en büyük kazancı olan birlik ve beraberliği depremin hemen sonrasında yaşadık. Maddi manevi tüm imkânlar sarf edildi. Kumbarasını gönderen çocukların ağabeyi, umre için biriktirdiğini gönderen amcanın yeğeni, iş makinesini afet bölgesine yetiştirmek için adeta uçan şoförün kardeşi, sesimi duyan var mı? diyenlerin sesi olduk. İliklerimize kadar kardeşliği yaşadık.
Depremde ölenlere Allah rahmet eylesin, yaralılara acil şifalar versin, hayatta kalanlara da sabırlar ihsan eylesin. Bu bayram ilk defa annesiz, babasız, evlatsız, evsiz ve yuvasız bayram geçirecek kardeşlerimize Rabbim yardım etsin. Bayramımız Mübarek Olsun.
Ahmet SEVİM
İmam-Hatip
HADİSLERLE AİLE
Resulüllah (s.a.s.)’in bize öğrettiğine göre, çocuklarımızın yaşama dâhil olmaya ve büyüklerin gözetiminde sosyal hayatı tanımaya hakları vardır. Bu açıdan baktığımızda görürüz ki O (s.a.s), ibadet hayatından çocuğu uzaklaştırmamış, bir saf oluşturacak kadar çocuklara vakit namazlarında mescitte yer ayırmıştır. Savaştan ya da yolculuktan dönerken kendisini karşılamaya çıkan kalabalığın arasındaki çocuklara özel ilgi göstermiş, onları kucaklayıp bineğine alarak şehre girmiştir. Sohbet meclislerinde çocukların bulunmasını engellememiş, dahası kendisine getirilen taze bir mevsim meyvesini öncelikle yanında oturan çocuklara ikram etmiştir.
Peygamberimiz içtiği meşrubatın kalanını yanındakilerle paylaşmak istediği bir gün, âdeti olduğu üzere ikrama sağdan başlamak ister. Ama sağına döndüğünde bakar ki yanı başında bir çocuk oturmakta. Solunda ise ashabın yaşlıları dizilmiş. Çocuğun sırasını atlamaz Peygamberimiz, hatırını yıkmaz. “Meşrubatı önce bu yaşlılara vermeme izin verir misin?” diye sorar. Akıllıca bir cevap gelir: “Hayır. Vallahi, senden gelen nasibim için kimseyi kendime tercih edemem!” Bu akıllı çocuk, Resul-i Ekrem’in amcasının oğlu Abdullah b. Abbâs’tır. İşte o zaman Peygamberimiz ikrama çocuktan başlar. (Müslim, Eşribe, 127)
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitap Adı : Bizi Kim Beğenecek
Kitap Yazarı : Doç. Dr. Burhan İŞLİYEN
Yayınevi : Diyanet İşleri Başkanlığı
Beğenilme, takdir ve tebrik edilme arzusu fıtridir. Belki belli bir ölçüde iyidir de. Güzel bir söz vardır: "Tenkit tüketir, takdir üretir." Öğrenciyi takdir etmek başarısını artırabilir. Çalışanı, memuru takdir etmek verimliliği yükseltebilir. Müspet yaklaşım genellikle güzel netice verir.
Ancak benim vurgulamak istediğim; iş yaparken, söz söylerken bizi kimin beğenmesini beklediğimiz hususudur. "Amirim, müdürüm, patronum, başkamın beğensin..." niyetiyle yapılan işleri, söylenen sözleri acaba Rabbim beğenir mi?
Şöhretim artsın, servetim çoğalsın, takipçilerim takdir etsin diye yaptıklarımı acaba Rabbim takdir eder mi?
Bu satırları içim ürpererek, neredeyse ellerim titreyerek yazıyorum. Çünkü "yazdığımı ve söylediğimi kime beğendirmek istiyorum" endişesi kaplıyor yüreğimi.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Şevval orucunun hükmü nedir?
Ramazan’dan sonra Şevval ayında 6 gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.” buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir.
Bayram günlerinde oruç tutulur mu?
Bayramlar; yeme, içme ve sevinç günleridir. Ramazan bayramının birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak mekruhtur.
Tutmadığı oruçları kaza etmeden oruç tutamayacak hâle gelen ne yapmalıdır?
Fakihlere göre, mazeretli / mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden ölüm döşeğine düşenlerin oruç borçları için fidye ödenmesi vasiyetinde bulunmaları müstehaptır. Buna göre fidyeyi bıraktığı malın üçte birinden varisleri öder. Şâfiîler de ise, böyle bir durumda vasiyete gerek kalmaksızın bıraktığı mirastan ödenir.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 266, 272, 290-291.
BİR AYET-BİR HADİS
“Allah’a ve Resulü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin; çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl, 8/46.)
“Allah sizin için o iki günü (cahiliyede kutlanan bayramları) daha hayırlı iki günle, Ramazan ve Kurban bayramlarıyla değiştirmiştir.” (Ebû Dâvûd, Salat, 239)
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
Bayram:
İslâm dininde Ramazan ve Kurban olmak üzere iki bayram vardır. Arapçada îdü’l-fıtr ve îdü’l-adhâ şeklinde adlandırılan her iki bayram da hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Bayramdan önce fitre (fıtır sadakası) verildiği için Ramazan Bayramı’na, Fıtır Bayramı da denilmiştir.
AFYONKARAHİSAR NAMAZ VAKİTLERİ
(İMSAKİYE)
20 NİSAN 2023 PERŞEMBE
(29 RAMAZAN)
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04.39 06.08 13.02 16.45 19.45 21.09