Evliliğin, üzerine binâ edilmesi gereken iki temel husus vardır:
Rûm Sûresi 21. âyet-i kerimede Rabbimiz; “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” buyurmaktadır.
Bir hocamız bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Evlilik, can cana, yan yana, şimdi lâzımsın sen bana.” dönemlerinden ibarettir. Gençlik dönemlerinde, her bakımdan kadın ve erkek birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Orta yaşlarda, hayatın zorluklarını birlikte göğüslerler. Yaşlılıklarında ise, ikisinin de dermanı olmasa, ellerinden tutanları bulunmasa, yerlerinden kalkamasalar bile birbirlerinin aynı oda içerisinde soluklanmalarından bile ferahlık duyar, mutlu olurlar. Şu cümleleri sıklıkla işitmişizdir: “Hocam, elleri tutmasa, ayakları yürümese, dizlerinin dermanı olmasa, hiçbir işin ucundan tutamasa bile keşke hayatta olsaydı da, sadece nefes alıp verseydi. Onun nefes alıp verişini görmek bile beni rahatlatıyordu.” 50-60 yıl, bir yastığa baş koyduktan sonra, eşlerden biri vefat edince arkalarından konuşan hacı amcalara, hacı teyzelere rastladım. Şöyle diyorlardı: “Evlâdım, 60 yıldır biz evliyiz. Bir gün bile ben ondan incinmedim.” İşte bu hâller, Allâh’ın âyetlerindendir.
Birlikte 50-60 yıllık bir ömür sürdürmelerine rağmen ki, kim bilir ne zorlukları, sıkıntıları, acıları, yoklukları birlikte göğüslediler. Buna rağmen, sabrettiler, sebât ettiler, sevgi ve merhamette kusur etmediler. Anlayış ve sadâkatle bir ömrü birlikte göğüslediler. Böyle bir hâl üzere yaşamak, elbette Allah Teâlâ katında makbul ve muteberdir. Övgüye layıktır.
Rabbimiz bizleri, “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Tevbe, 72) müjdesine lâyık kılsın.
NOT: Bu yazı, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından Diyanet İşleri Başkanı Dr. Burhan İşliyen tarafından kaleme alınan “Bizi Kim Beğenecek” isimli kitaptan alınmıştır.
TARİHE İZ BIRAKANLAR
AHMED YESEVİ (1093-1166)
Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden ilk Türk mutasavvıftı o.
Arslan Baba’dan aldığı emaneti Türkçe yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine katkı sağlayarak, insanlara damla damla özümseten bir gönül eri.
Türk dilini vahyin gücü ile tezyin ederek semavileştiren ve anadilini bir mana dili, aşk ve irfan dili haline getiren bir öncü şair.
Kendi devrindeki gayr-ı sünni akım ve yollara karşı Kur’an ve sünnet bayrağını açan
güzel ahlak, aşk ve barış dini olan İslam’ı her türlü sapkın düşüncelerden arınmış olarak tertemiz ilkeleriyle ele alıp “Dört kapı-Kırk makam” prensipleriyle çevresindeki yerli halka anlayabilecekleri şekilde anlatan ve böylece orta Asya’nın bozkırlarında Türklerin dalga dalga Müslüman olmasını sağlayan mürşit.
İlmi ve yüreğinin zenginliği yanında hayatı boyunca başkalarına yük olmamayı ve kendi el emeğiyle, kaşık yontarak rızkını kazanmayı ilke edinmiş mütevazi bir şahsiyet.
Velhasıl “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır...” (Nahl, 16/125.) ilahi emrine uygun yaşayan hikmet sahibi bir alimdir o.
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitabın Adı : İş ve Ticaret Ahlakı
Yazar : Dr. Muhlis AKAR
Yayınevi : Diyanet İşleri Başkanlığı
İslam’da çalışma ve helâl kazanç, tıpkı ilim gibi farz olarak kabul edilmiş, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek maksadıyla ticari ve iktisadi faaliyetlerde bulunması geniş anlamda ibadet sayılmıştır. El emeği ve alın teriyle geçinen her Müslüman iş ve çalışma hayatında dürüst olmalı, ticaretini helalinden yapmalıdır. Özünde, sözünde ve davranışlarında doğru olan, iyilik ve güzelliklerde yardımlaşan ve kötülüklerden uzak duran bir toplumun oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla kaleme alınan eser, İslam’ın iş ve ticaret hayatına getirdiği ahlakî prensipleri ortaya koyuyor.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Fakir kardeşe zekât verilebilir mi?
Fakir olan kardeşe zekât verilebilir. Kardeş çocuğu, amca, dayı, hala, teyze ve bunların çocukları da böyledir. Zekât verilirken yoksul akrabalara öncelik verilmesi daha sevaptır. Çünkü bunda hem zekât borcunu ödeme, hem de sıla-i rahim vardır.
Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara; damat ve geline; kayınvalide ve kayınpedere zekât verilebilir mi?
Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara, fakir olmaları hâlinde zekât verilebilir. Fakir olan damada, geline, kayınvalideye ve kayınpedere de zekât verilebilir.
Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arasında usûl ve füru ilişkisi olmadığı gibi zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
Sivil toplum kuruluşlarına zekât verilebilir mi?
Sivil toplum kuruluşu, toplayacağı zekâtları Kur’an’da belirlenen yerlere/fakir ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorsa aracı konumundaki bu kuruluşlara zekât emanet edilebilir.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 249-252.
BİR AYET-BİR HADİS
“Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı özenle kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için gizli açık harcayanlar, asla zararla sonuçlanmayacak bir ticaret umabilirler.” (Fatır,35/29 )
“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider.” (Ebû Dâvûd, Büyû, 51)