Herkese yürekten sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. İki haftadır tarihi yazılarımla sizlerin huzurundayım. Pargalı İbrahim Paşa ve Hasan Can’dan sonra bugün de tekrar bir tarihi yazımı sizlere takdim ediyorum
ŞEHZADE BEYAZIT
Osmanlı Tarihinin bilinenden çok bilinmeyen yönlerini araştırıyorum son zamanlarda. Tarihin tozlu raflarında yer alan ve o zamanın koşullarında altın çağını yaşayan tarihi şahıslara rastlıyorum. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğullarından Şehzade Beyazıt’ın hayatını ele alacağım bugün. Şehzade Beyazıt, tarihte Sultan Süleyman’a en çok benzeyen şehzade olarak karşımıza çıkıyor. Cengaverliği ile göze çarpan Beyazıt’ın zaman içerisinde tahtın varisi olarakta nitelendiriliyor. Ağabeyi Şehzade Mustafa’ya karşı her daim saygı ve hürmetini bozmayan Şehzade Beyazıt, ona karşı destekleyenlerin yanında bulunuyor. Sultan Süleyman’ın, Mustafa’yı idam ettirmesinden sonra ve kardeşi Şehzade Cihangir’in de vefatıyla tahta aday olarak Şehzade Selim ile karşı karşıya geliyor.
ŞEHZADE BEYAZIT’IN ŞEHZADE SELİM İLE MÜCADELESİ
Hayatı boyunca kendisine karşı yapılan haksızlıklara soğukkanlılığını koruyamayan Şehzade Beyazıt ,duygularını sindirememiş ve kendini savunmuştur. Her ne kadar kişinin kendini savunması ve fikirlerini doğru ya da yanlış olarak bahsetmesi kadar doğal bir şey görülse de günümüzde devam eden o zamanın koşullarında da “savunmanın her zaman yanlıştır” ibaresine Şehzade Beyazıt’ın hayatında maalesef görüyoruz. Haksızlıklar karşısında susarak soğukkanlılıkla ve taht mücadelesi için her şey mubahtır tavrını da Şehzade Selim için görüyoruz. Ne yazıktır ki her yolu deneyen Şehzade Selim bu hal ve hareketleriyle de Sultan Süleyman’ın gönlünü kazanmış onun desteğini almıştır. Şehzade Beyazıt, bu topraklar için mücadele edip başarılar kazanmışta olsa bu başarıların hükmü bir kere de son bulmuştur. Sebep olarak da kendisini savunması olmuştur. Bugün “Savunma Kutsaldır” sözünü aklımıza getirsek de savunmaktan çok savunulmamanın kutsallığına rastlıyoruz hayatımızda. Osmanlıda da günümüzde de kendini savunanların sonuna üzülerek görmekteyiz. Kendini savunanlar ya hain, ya da isyancı olarak nitelendirilmekte. Bu durum belki de Şehzade Beyazıt için biçilmiş bir kaftan niteliğindeydi. Keza Şehzade Beyazıt, Amasya’ya atanmasını kabul etmemiş ve kardeşi Şehzade Selim’e karşı bir savaş açmışta olsa yapılan haksızlıklarla kendisini Osmanlı tarihinde hükümdara isyan eden bir şehzade olarak yer verdirdi.
ŞEHZADE BEYAZIT’IN İSYANI
Yapılan haksızlıklar sonucunda Şehzade Selim ile taht mücadelesine giren Şehzade Beyazıt tüm herkes tarafından “Asi” Şehzade olarak nitelendirildi. Böyle insanlar hain veya kötü ilan edilmeye devam etmekte. Her fırsatta da babası Sultan Süleyman’a yazdığı mektuplar da isyanının kendisine karşı değil kardeşine karşı olduğunu söylese de kader onu bu duruma getirdi.Konya da Şehzade Selim ile karşı karşıya gelen Beyazıt ,ağır yenilgi sonucunda Kazvin’e kadar kaçmak zorunda kaldı. Onun dediklerine inanmayan Sultan Süleyman, Beyazıt için ölüm fermanını çıkarttırdı.
ŞEHZADE BEYAZIT’IN SONU
Safevi Devleti’ne kadar sığınan Şehzade Beyazıt, Şah Tahmas’a karşı da boyun eğmek zorunda kaldı. Şah Tahmas ile Sultan Süleyman Han tarafından yapılan anlaşmalar sonucunda Şehzade Beyazıt’ın esareti son buldu. Fakat Osmanlı Elçileri 25.Eylül.1561 tarihinde önce Beyazıt’ı ardından da oğullarını boğarak öldürdüler.Beyazıt ve oğullarının cenazeleri Sivas’a getirilerek suların dışında bulunan “Melik-i Acem Türbesi”ne defnedildi..Bu türbe Abdülvehhab Gazi Cami içinde bulunmaktadır.Şehzade Beyazıt’ın ölümünden sonra Bursa’ya nakledilen hanımı bir kale içinde bekletilmiş ve yanında bulunan üç yaşındaki oğlu da öldürüldü.
Günümüzde bu ve bunun gibi olaylar tartışılmaya devam etse de acı sonlara maalesef tanık oluyoruz. Şehzade Beyazt’ın şahsi fikrim olarak isyanının babasına karşı gerçekleştirmediğine inananlardanım.
Teşekkür Ediyorum abim ilgine çok sağ olasın.
Osmanlı sultanlarını günümüz ile uyarlayarak yalın bir dille kaleme almış olmanız takdire şayan. Eline yüreğine sağlık canım kardeşim...