MANTIK AL-TAYR’DAN SEÇME HİKÂYELER
İsa Peygamber suyu tatlı bir dereden su içiyordu. Suyun lezzeti, gül suyu şerbetinden tatlı idi.
Birisi, o sudan testisini doldurup gitti. İsa Peygamber de testisini doldurdu; hararetle başına dikti. Fakat testisindeki su, ağzına acı geldi. Suyu içemedi; bu işe de şaştı kaldı.
Dedi ki: “ Yarabbi testideki su, şu derenin suyu ikisi de aynı su; bunda ne hikmet var? Neden testisinin suyu böyle acı da derenin suyu baldan tatlı?”
Testi dile geldi; İsa’ya dedi ki: Ey İsa, ben eski zamanlarda yaşamış bir adamım. Bu dokuz kâsenin altında toprağım binlerce testi olmuş, küp olmuş, kap olmuş!
Hatta bundan sonra da binlerce defa beni testi yapsalar yine ölümün acısı zerrelerimden çıkmaz! Daima ölümün acısıyla bu lezzetteyim işte; suyum onun için böyle acı!
A gafil! Sende sırrı testiden duy da bundan böyle kendini gafletle testideki acı haline getirme!
Ey sırları araştıran, sen kendini kaybetmişsin; ölümün gelip çatmadan, canın boğazından çıkmadan, tekrar kendini bir ara aktar; ben bu dünyada ne yanlış yaptım diye.
Kendini diri iken bulamazsan öldükten sonra nereden sır duyacaksın? Ne aklın başında iken kendinden haberin var; ne öldükten sonra varlığından eserin!
Hayattasın ama hakikatte ölmüş, kaybolup gitmişsin; adam olarak doğmuşsun ama bir türlü adam olamamışsın!
O, dervişin önünde yüzbinlerce perde varken kendisini nasıl bulabilir ki?
HİKÂYE
Bir hoca yanında talebesi varken ölüm haline geldi. Talebesi dedi ki: “Hocam, seni kefene sarıp sarmalayınca, yıkayıp, arıtarak kefenleyince nereye gömelim?
Hocası dedi ki: “ Oğul, beni bulabilirsen nereye istersen gömüver gitsin.”
“Bu uzun ömürde ben, kendimi bulamadım ki sen, sen öldükten sonra beni bulasın!
Öyle bir gidiyorum ki bu gidiş vaktinde bir kılımın bile kendinden haberi yok”
GAFİL OLMA; SEN DE GÖSTER BİR ESER;
SEN ÖLÜRSEN, YERİNDE YELLER ESER!
Feridüddin-i Attar