Güvercinler, insanlara dost, sevimli, cana yakın kuşlardır. Güzel, ziynetli, sanatlı renklerine, cinslerine, özelliklerine has çeşitleri vardır. Gökyüzünde beyaz kanatlarını çırpmasıyla barışı, dostluğu, kardeşliği, adaleti ve özgürlüğü temsil eder. Tarihin seyri içinde bu mübarek hayvanlar yaptığı çeşitli görevlerle insanlara faydaları dokunmuştur. Bu nedenle halk arasında insan dostu olarak saygıya, sevgiye, korumaya değer bulunmuştur.
Tarihimizde, inancımızda, kültürümüzde, şiirlerimizde ve duygularımızda güvercinler masum, munis, mübarek, iyilik melekleri, mektup taşıyıcı, sadakat timsali kuşlar olarak sevilir, bilinir, beslenir, korunur. Genelde mekânları olan cami avlusu, evlerin çatıları, saçakları, pervazları, balkonlarıdır. Güvercinler ulvi duyguları, lahuti hisleri, manevi iklimleri hatırlatır.
Arif Nihat Asya, Naat da Peygamberimize (asm) sevgisini, özlemini güvercinlerin sesleriyle, zikirleriyle ifade ve izhar etmiş: “Konsun yine pervazlara/Güvercinler;/ "Hu hu"lara karışsın/Âminler…/Mübarek akşamdır;/ Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! “ Şair, “Bayrak” şiirinde de “savaşın kartalı barışın güvercini” mısrasıyla Bayrak, savaşta kartal gibi düşmana korku salar; barışta sevinç ve dostluğu güvercinin sıcak, samimi, masum letafetine benzetmiştir.
Güvercinlerin güzel, parlak tüyleri, nazik kırmızı ayakları, asil duruşu, masum bakışı, içli zikirle ötüşüyle ve Asr-ı Saadette Hıra Mağarası girişinde iki nöbetçi gibi Hz. Peygamberimizi (asm) ve Ebubekir-i Sddık’ı beklemeleriyle mübarek kabul edilmiş ve hürmete layık görülmüş kuşlardandır.
Asr-ı Saadette gözünü kan bürümüş Mekke müşrikleri ve vicdansız zalimler, mağara önünde örümcek ağı ve iki güvercinin vakarlı duruşları ve asil bakışlarına yenilmişler. Başlarını önlerine eğerek rezil ve zelil bir vaziyette eriyip küçülmüşler. Mekke’nin Fethinde, güvercin alayı gökyüzünde ihtişamla, coşkuyla kanat çırparak Hz. Resulullah’ın başı üstünde uçarak gölge etmişler. İslam’ın muhteşem zaferini sevinç dalgalarıyla, takdir ve tebriklerle teşci edip kutlamışlar.
Güvercinler, insanların hissiyatına tercüman, duygularına ortak olmuşlardır. Edebiyatımızda şiirlerde güvercinler sevinçlerin, kederlerin paylaşıldığı, konuşulduğu gönül dostları olarak yer alırlar. Orhan Veli Kanık İstanbul’u dinliyorum şiirinde güvercinlerden bahseder: “İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;/ Serin serin Kapalı Çarşı;/ Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;/ Güvercin dolu avlular./ Çekiç sesleri geliyor doklardan…”
Cahit Sıtkı Tarancı, Bugün Hava Güzel Şiirinde sevincinde güvercin var: “Bugün hava güzel,/ Bugün içim içime sığmıyor./Annemden mektup aldım…/ Kuşlar kaçmıyor benden;/ Bir güvercin kanadında okşuyorum/ Göklerin maviliğini./ Serçelerin cıvıltısıyla siniyor içime/Ağaçların yeşilliği./ Bulutların ipek gölgesi..”
Balkanlarda yaşamış, Evlad-ı Fatihan’dan Üsküplü, Âlim Nur Talebelerinden Vâmık Azrâlı, Bediüzzaman Hazretlerinin vefatını öğrenince teessürünü, matemini, ifade eden harika Mersiye’de hüznünü güvercinlerle paylaşmış:
“Fecir vakti damımda çırpınan güvercinler,/ Bugün kulağınıza bir şey mi söylediler./ Neden boğazınızda bir bilinmez hıçkırık,/ Neden bugün kolunuz kanatlarınız kırık.”
“Sizde mi Ona yanıp sizde mi Ona ağladınız,/ Siz de mi ırmaklarla beraber çağladınız./ Dünya denen gurbetin ulvi bir sabahında,/ Gitti bunca âlemi bırakarak ardında…”
“O gitti diyerek bak zaman boynunu kırdı,/ O gitti diyerek bak mekân yine hıçkırdı. /Ağlayın güvercinler ağlayın bu mevte siz,/ Bir dünya hıçkırıyor şairane ve sessiz…”