“Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder
Halk eder esbâbını, bir lahzada ihsân eder”
Ketencizade Mehmet Rüştü Efendi, Yani Allah’ın(c. c.) kudreti tecelli edince her işi kolay kılar. Bir işin olmasını murat ederse, sebepleriyle beraber bir anda, o işi ihsan eder, demiş. Hayatta karşılaştığımız inayetleri, ihsanları, nimetleri veciz bir beyitte ilahi ikram olarak ifade etmiş.
Ahmet Faik Beyin işyerinde, sohbet dönüm dolaşıp Allah’ın (c.c.) inayeti ve Peygamberimizin (asm) davetiyle temiz kalpli, inançlı, istikametli şahsiyetlere hac nasip olmasına gelmişti. Ben huzurevi yaşlısı Orhan Amca’yı anlattım. O, Allah sevgisi ve Peygamber (asm) davet müjdesiyle mutlu olmuş bir insandı.
O hayatını ibadete, takvaya, namaza, oruca ve Kur’an okumaya hasretmiş mübarek bir şahsiyet. O istikametli yaşantısı, samimiyeti, neşesi ve etrafına ders veren örnek davranışıyla gönüllere tesir eden yaşlı bir çınar. Bursa’da kızının yanında bulunduğu sırada camide tanıştığı bir vatandaş, Orhan Amca’yı Umre ziyaretine göndermeyi düşünmüş. Eve gidince eşiyle görüşüp karar vermişler.
O hayırsever, gece Hz. Peygamber Efendimizi (asm) rüyasında görmüş. “O buralara çok meraklıdır. Ziyaretime gönder!” Buyurmuş. Ertesi gün namaz vakti caminin avlusunda karşılaşmışlar. Orhan Amcaya umre kararını ve gördüğü rüyayı müjde eder! İkisi de birbirine sarılır ve ağlaşırlar! Akan sevinç gözyaşlarına orada olanlar da hayret eder! Böylece hayırlı bir umre ziyareti gerçekleşmiş.
Şah İsmail, namında Afyonkarahisar’da günümüz Mevlevi Kültürünün son temsilcisi olarak bilinen İsmail Özalp’tir. Nevi şahsına ait mizacı, mücerret yaşantısı ile insanların anlayamadığı garip haliyle Hak aşığı, saf, sade, muhlis ve mübarek bir insandır.
Şah İsmail’e yoksul haliyle bir Hac ve üç umre yapmak nasip olmuş. Divanı’ndan: “Şah bir gece rüyasında Efendimizi(asm) görür. Efendimiz, oraya davet eder. Şah da efendim, ben nasıl geleyim? Oraya gidecek param yok der. Uykudan sevinçli uyanır! Ertesi gün çarşıya indiğinde, onu tanıyanlar Kasap Şükrü seni arıyor, derler. Kasap Şükrü Küçükkurt, Şah İsmail Özalp’in hacca gitmesine vesile olmuştur.”
Bunları anlatırken Ahmet Faik Bey, hafif tebessümlü bakışlarında tereddüt ve istihza mı var? Diye düşünürken, O kendi başından geçen mutluluğu hatırladığını anlattı.
“1990 yılında Hac zamanı Arafat’tan Mina’ya giden yol üzerinde bir mescitte on dakika uykuya dalmışım. Rahmetli babam, rüyamda kızım olduğunu müjdelemişti. Kızım Merve Nur, o müjde ile gelmişti. Kızım, on sekiz yaşına gelince bir gün bana Hz. Peygamberimizi (asm) rüyada gördüğünü, ben bu sene hacca gideceğim! demişti. Hayra yorduk. Kızımın ısrarı ile o sene hacca yazıldık. Zamanı geldi, hac kuraları çekildi, çıkmadı. Merve Nur, tekrar söylüyor, ısrar ediyordu. Müftülüğe sormaya gittim. Mümkün değil, yedeklerden size sıra gelmez dediler…
Merve Nur, üç defa Rüyada Efendimizi (asm) gördüm. Benim hacca gitmem lazım, müftülüğe bir daha sor, diye yalvardı. Müftülüğe sordum. Daha önce de imkânsız olduğunu söylemiştik, dediler. Şef bir dakika! Diye beni bekletti. Kurada hac çıkan bir vatandaşa ulaşamamışlar. Müracaatın son günü zaten gelse de işlemleri, parası, pasaportu yetişmez. Bana paran, evrakın hazır mı? Diye sordu. Her şey hazır deyince sizi gönderelim, dedi! Bu müjdeyi Merve Nur’a verdiğimde adeta sevinçten uçuyordu…
Ben önceden hac yaptığım için beraber gidemedik. Eşim Nimet Hanımla, kızım Merve Nur’u Hac yolculuğuna sevinç gözyaşlarıyla vedalaşıp huzur içinde uğurlamıştım. Kızım hac yaptıktan bir sene sonra evlendi. Şimdi rıza-i İlahi yolunda eşi ve üç çocuğuyla mutlu bir hayatı var...”