Yaşlıların hayatında mübarek günler ve gecelerin önemli bir yeri vardır. Özellikle Üçaylar gelince manevi havanın huzur verici iklimi huzurevinin kadınlar katında hemen fark edilirdi. Yaşlı kadınların namaz, ibadet, oruç la karşıladıkları Üçaylarda, dillerinden eksik etmedikleri zikir, tesbih dualarla şenlendirip, canlandırırlardı.
Eli yüzü nurlu anneler, temiz elbiseleri, beyaz örtüleriyle parlayan yüzleri, seccade üstünde ellerindeki tesbihle manevi bir atmosferde ahiret hazırlığına başlarlar. Üçaylarda bol sevaplı sohbet ve ibadetlerle baki hayata hazırlanırlardı. Onların yaşadığı hayatın tecrübesi, görüp geçirdiği çileler, yokluklar, sıkıntılar, hüzünler, acılar ayrılıklar ruhlarını olgunlaştırmış dünyanın faniliklerini göstermiş.
Yakınlarından ebediyete gidenler, baki bir âlemin yolcusu olduğu hep hatırlatmış. Gençlik, güzellik, evlat, servet gibi geçici zenginlikler bir rüya gibi avucundan uçtuğunu zaman ve şartlar göstermiş. Koruyup kolladığı, şefkat ve merhametle yetiştirdiği yavrular, yuvadan uzaklara diyar-ı gurbete gitmişler…
Yaşlı bedenlerini riyadan uzak, sadece Rabbinin rızası için ibadete hasretmişler. Her biri Kur’an okurken, yaptıkları dua, niyaz, zikir ve tefekkürle aldıkları manevi lezzetler, bakışlarındaki lahuti enginlikler, masum duruşlarıyla tecessüm etmiş yaşlı bir meleği andırırlar. O hali görenler, bir maneviyat ehlinin, ehli kalp bir velinin, bir mürşidin huzurundaymış gibi huşu bulur, huzur duyar, feyiz alırlar.
Kendine yakın hissettiği ve samimiyetine inandığı insanlara kalbini açarlar, gözyaşlarıyla içini dökerler. Yılların kazandırdığı tecrübelerle tavsiye ve nasihatler eder, istikameti gösterirler. Bir selam, güler yüzle ziyaret ve ruh halini, derdini anlamak, kederini paylaşmak onları memnun eder, ferahlatır. Bunun aksini bir yazıda: “bu dünyada gönlünü açacak bir muhatap olmadığı zaman, o çatının altından gecenin sessizliğiyle arş-ı âlâya Rahmet-i İlahiye yükselen nice ibadetler, zikirler, arzular, niyazlar vardır, bilinmez…” Demiştim.
Peygamber Efendimizin (asm) “Ahir zamanda, ihtiyar kadınların samimi dinlerine ve kuvvetli itikatlarına tabi olunuz.” Bediüzzaman, Hadis-i Şerifi izah ederken “Evet, ihtiyar kadınlar fıtraten zaife ve hassas ve şefkatli olmalarından, herkesten ziyade dindeki teselli ve nura muhtaç olduğu gibi…” Dinimizin insan fıtratına, hassas ruhlara verdiği teselli, iltifat, rahmet ve ahiret müjdesine yaşlı kadınların mazhar olmasıyla daha çok ibadete, zikre, duaya, marifete ve muhabbete teşvik ettiği ifade ve izah edilmiş.
Nehirlerin akıp gittiği gibi geçen zaman, dünya hanının bekleme salonunda ahirete hazırlanan kadın ve erkek yolculardan ömrü hitam bulanları birer birer alıp götürdü. Hala görüştüğüm huzurevi yaşlısı Orhan Amca’nın 18 yıldır Üçaylar orucu tutması hoşuma gider, özenir ve gıpta ederdim. Onun örnek davranışı, istikameti, ihlâsı bizlere de numune-i imtisal oldu.
Hayatının içinde yolu huzurevine uğrayan yaşlı insanların varlıklarında her zaman “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Düsturuyla güzel, latif, tatlı hatıralar, bu kubbede hoş bir sada olarak kaldı. Tedai efkârla bezen hayalimize misafir olmaları, bir anlık sevinç, tebessüm ve duaya vesile olurlar…