Tarih önemlidir.
Biraz bilgi sahibi olmanın kimseye bir zararı olmaz.
Gerçi tarih yalancılar, hırsızlar, dolandırıcılar, dalaverecilerle dolu.
Bazen biri bir şey anlatırken akademisyenlerde kullanır, gazetecilerde, sokaktaki biraz okumuş yazmış ağabeyler, ablalarda kullanır.
La Fonten’den Masallar anlatma bize diye.
Gelin konuya girmeden büyük bir yanlışa ve hırsızlığa küçük bir not düşelim.
En azından bizi okuyanlar gerçeği bilsinler.
Bu Fransız yazar La Fonten denen artık fosil olan şahıs aslında bir aşırmacı.
Fikir hırsızı, yancı, araklamacı.
Adına ne derseniz deyin.
Hani dün Frigya’dan bahsettik ya, konuya yine oradan devam edelim.
Başta La Fonten denilen adamda olmak üzere fabl denilen masal yazma tekniği esasen ilk Frigyalı dünyaca ünlü Ezop usta yazıyor.
Frigya şehirlerinden Amorium pazarına Likya’dan köle tüccarları gelir.
Köle çocuklar, genç ve güzel kızlar, kadınlar, güçlü kuvvetli adamlar vardır.
İçlerinde arkalara sinmiş, neredeyse saklanmaya çalışan biri var.
Çirkin, kambur, herkesten daha iri.
Kimse ona bakmak bile istemiyor.
Amoriumlu bir asil hariç uzaktan ona bakıyor.
Bunu fark eden köle tüccarı adamın yanına giderek, “Beyim çok iyi bir tercih yaptınız” diyor.
Adam köle satıcısına bakıp, “Bir tercih yapmadım ki” diyor.
Köle satıcısı, “Ona bakışlarınızı görüyorum onda farklı bir şeyler sezdiniz” diyor.
Adam satıcıya bakıyor, “Söyle o zaman onda farklı ne var ki? Kambur sırtı ve çirkin yüzünden başka?”
Köle satıcısı sırıtıyor, “Bakmayın onun o haline, o insanlarla değil hayvanlarla konuşuyor.
Ders niteliğinde hikayeler anlatıyor, oturun gün doğana kadar sıkılmadan dinlersiniz?” diyor.
Adamın ilgisini çekiyor.
Amoriumlu adamın hali vakti yerinde şehrin önde gelenlerinden.
Ezop’u köle tüccarından alıyor.
Evine götürüyor, hizmetçileri çağırıyor, “Bu adam yıkansın ve benim eski kıyafetlerden verin” diyor.
Hizmetçiler çirkin ve bu kambur adama iğrenerek bakıyorlar ve söylenileni yapıyorlar.
Adam yıkanıp temiz kıyafetler giyse de ne kamburluğunu, ne çirkinliğini gizleyemiyor.
Zaten onunda öyle bir sorunu yok.
Aradan günler geçiyor, Ezop ve sahibi bazen saatlerce ormanlık alanlarda dolaşır gün batımı geri gelirlermiş.
Ezop bu sırada hem konuşup hem de Fabl olarak bilinen tarzda masallar yazmaya başlıyor.
Kaplumbağa ve tavşan, leylek ile tilki, aslan ile fare, Ağustos böceği ile karınca gibi yüzlerce hikaye yazıyor.
Antik çağın gezginleri Frigya’ya geldiklerinde Ezop’un dilden dile dolaşan masalları ile karşılaşıyorlar.
Daha önce hiç duymadıkları tarzdaki yazarı ve eserlerini notları arasına alıp diğer diyarlara duyuruyorlar.
İşte o zaman La Fonten denilen hırsız fosil henüz kısa bir araştırma yaptıktan sonra çoğu Ezop’un eserleri olmak üzere ya ufak tefek değişikliklerle ya da bire bir kendi adıyla yayınlamaya başlıyor.
Bu arada bizim Ezop’u da hala bazı akılsızlar Yunanlı olarak görüyor.
Adam Antalyalı, oradan esir edilip Afyon Emirdağ’a getiriliyor.
Neyse masalı bırak da gerçeklere dön der gibisiniz.
Gelelim.
Afyonkarahisar’da günümüzün en popüler adamı bu günlerde İhsan Beşer.
Afyonkarahisar’da çok beğendiğim ve harika habercilik yapan Nail Azbay ve Afyon Postası harikalar yaratıyor.
İhsan Beşer ile yaptıkları haberler şehrin gündemini belirliyor.
Özellikle İhsan Beşer’in incileri birilerinin uykusunu kaçırmaya yetmiş.
Hani dün yazmıştık, hiçbir sır sonsuza kadar sır olarak kalmaz.
Sırlar yırtık dondan çıkar gibi ortaya çıkınca insanlar hayretler içinde dinliyor.
Kulaklarına inanamamış gibi yapıyorlar.
Oysa İhsan Beşer’in anlattıklarının zaten çoğunu birçok kişi biliyor.
Kapalı kapılar arkasında, üç beşi bir araya gelince dedi kodu kazanı kaynıyor.
Bunların hepsi konuşuluyordu.
Ama İhsan Beşer çıkıp bunları açıklayınca şimşekleri üzerine çekti.
Peki niye şimdi?
Ne var bunda zaten biliyorduk?
Vay işte İhsan Beşer yine yaptı yapacağını?
Ama kimse şunu demiyor, “Burada anlatılanların hepsi yalan İhsan Beşer yalan söylüyor” diye mahkemeye gidip suç duyurusunda bulunamıyor.
Çünkü İhsan Beşer şahitleri, belgeleri, bilgileri olmadan konuşacak biri değil.
Daha önce neler yaptığını ne gibi bağlantıları olduğu belli biri.
Yani İhsan Beşer sıradan biri değil, bu şehirde söylediği haber niteliği taşıyan bir adam.
Onun için söyledikleri haber ve köşe yazısına değer biri.
Tarih veriyor, isim veriyor, olayların oluşunu anlatıyor, çirkin ilişkileri gözler önüne seriyor.
Tek söylenen şey “iyi de niye şimdi?”
Onu da açıklıyor.
Afyon’u daha nitelikli birileri yönetsin istiyor adam daha ne istesin.
İhsan Beşer’in zamanlama açıklaması değil bahsettiği konulara ve çirkin tekliflere bakmak lazım.
Bir kez daha Afyon Postası’nı, ekibini ve Nail Azbay’ı yaptıkları kaliteli habercilik için kutlarım.
Harika bir habercilik.