Kıymetli okuyucularım. Bildiğiniz gibi üç beş ay önce “Afyonkarahisar Yazarlar ve Şairler Derneği” (AFYAŞAD) kuruldu. Zirvesinde Türk bayrağı dalgalanan Afyonkarahisar kalesi, Kocatepe Atatürk Anıtı, kitap ve divit kompozisyonundan oluşan logosu bulunan derneğimiz; kalemiyle, kelamıyla, fikriyle ve gönlüyle Afyonkarahisar’ımıza dolayısıyla ülkemize ve insanımıza hizmet etmek isteyen gönül insanlarına açık, siyasetten uzak bir ocaktır. Kabına sığmayan, düşünen, fikreden, hisseden bu duyarlı insanlar görüşlerini paylaşarak insanımıza hizmet etme aşkıyla yanmaktadırlar. Henüz, yüz yüze sohbet edebilecekleri bir mekâna sahip olamadıkları için paylaşımlarını mesajlaşma suretiyle gerçekleştirmektedirler. Zaman zaman nefsimize uyarak makamlarımızı, fotoğraflarımızı kısacası “ben”imizi öne çıkarmaya çalışsak da, müspet veya menfi siyasi göndermeler yapsak da sıcak ve tatlı ikazlarla kendimize geliyor; derneğimizin amacının siyasetten uzak, Afyonkarahisar’a hizmet etme olduğunu hatırlayarak güzel konulara dönüyoruz. Şairlerimizin şiirleri, araştırmacı ve yazarlarımızın Afyonkarahisarla ilgili çalışmaları paylaşılıyor, yeni şeyler öğreniyor, kısacası biri birimizden faydalanıyoruz. Sebep olanlardan Allah razı olsun.
22 Ocak 2022 Cumartesi günü de benzer güzel paylaşımlara şahit olduk. Bunlardan birini sizlerle de paylaşmak istiyorum. T.A., bir fotoğraf paylaştı. Üzerinde; “Bir aptalın hatasını düzeltmeye kalkmayın, sizden nefret edecektir. Bil bilgenin hatasını düzeltin, size minnettar kalacaktır” (La Edri) yazıyor idi. M.G., bu fotoğrafa ve yazıya istinaden; “Peygamber Efendimizin ashabına bir soru sorulduğu zaman sıra ile hepsi konuyu bilseler bile “LA EDRİ” yani “BEN BİLMİYORUM” derlermiş. Ta ki sıra ilk sorulana gelir o da mecburen cevaplamak zorunda kalırmış. Bilim adamı olmanın başı bilmediğini bilmektir” diye güzel bir paylaşımda bulundu. Konuyla ilgili olarak nâçizane ben de yıllarca derslerimde ve makalelerimde işlediğim konuyla ilgili paylaşımda bulundum:
“Divan şairlerimiz, hicivlerinde, yöneticileri uyarılarında, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı çıkışlarında ve başka sebeplerle şiirlerinde zaman zaman mahlasları yerine “Lâ” veya “Lâ-edrî” imzasını kullanmışlardır. Anlam yüklü bu binlerce söyleyişten birkaçı şöyledir:
Zahm-ı dilden kan akar bu çeşm-i giryân bî-haber
Memleketde fitne peydâ oldu sultân bî-haber (Lâ)
**
Halka gadr eyleyenin âkıbeti hayr olmaz
Kendi bulmazsa da bir gün olur evlâdı bulur (Lâ)
**
Mağrûr olma pâdişâhım hüsn-i sûrete
Bir âftâbdır ki ser'î'üz-zevâldir (Lâ)
**
Katl ile zulm-i beşer eylemeden eyle hazer
"Beşşiru'l-kâtile bi'l-katli" dedi peygamber (Lâ-edrî)
**
Eyle tevfîkini bu bendene Yâ Râb refîk
Kıl inâyet bana kim "Ente veliyyü't-tevfîk" (Lâ-edrî)
**
Cihânda bulmadım yâr-ı muvâfık
Muvâfık sandığım çıkdı münâfık (Lâ-edrî)[1]
A. Ş., (www.derinsayfa.com) adresinden aldıkları fotoğrafı ve üzerindeki “La Edri” imzalı yazıyı paylaştılar:
“Her lafı duyma diye kulağının ardı var.
Her şeyi görme diye gözünün kapağı var.
Her lafı söyleme diye dilinin önünde dudağı var...”
Her birinden Allah razı olsun. Paylaştığım beyitlerden bir ikisini, sayfamın sınırını aşmadan günümüz söyleyişiyle açmak istiyorum. Arife tarif gerekmez, ama özellikle gençlerimizin daha iyi anlamaları için üzerinde durmayı uygun gördüm.
Paylaştığım “Lâ” imzalı ilk beyitte şâ'ir günümüz Türkçesiyle; “Gönül yarasından kan akar, ağlayan (ağlaması gereken) gözler habersiz. Memlekette karışıklık meydana gelmiş, sultan habersiz” demektedir. Devletin yöneten ve yönetilenleriyle bir bütün olduğu, “vücud” benzetmesiyle anlatılan beyitte, vücudun herhangi bir yerinde bir hastalık (rahatsızlık) olduğu zaman, vücudu meydana getiren bütün organların ıstırap duyduğu gibi, devletin başında bulunan Sultanın da halkın ıstırabından habersiz olmaması gerektiği dile getirilir. Vahîd adlı bir şairimiz de bu görüşü desteklercesine, halkın ve devletin işlerinden dolayı devlet adamının “rahat”ı bilmeyeceğini, “rahat”ın da devlet adamlarını bilmeyeceğini söyler:
“Devlet ricâli râhatı hiç bilmemektedir
Râhat ricâl-i devleti hiç bilmemektedir”
Paylaştığım “La Edri” imzalı ikinci beyitte ise şair, halka zulmedenin geleceğinin hayırlı olmayacağını; yaptığı kötülükten dolayı cezâsını kendisi çekmese bile bir gün olup evlâdının çekeceğini hatırlatır:
“Halka gadr eyleyenin âkıbeti hayr olmaz
Kendi bulmazsa da bir gün olur evlâdı bulur”
Beyitte, birinin yaptığı hatadan dönmesi için caydırıcı unsur olarak evlâd sevgisinin ele alınışı, Mehmet Âkif’te de görülür. Beyitlerde mâna itibariyle “baba”nın “devlet”, “evlâd”ın “halk” olduğunu da dikkate almak gerekir.
“Hüsrana rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!”
Allah, bu necip milletimize her zaman evladını düşünen babalar gibi halkını düşünen devlet adamları nasip eylesin... Sağlık ve mutluklar dilerim kıymetli okuyucularım...