Saygıdeğer okuyucularım. Dört haftadır yazdığım “Afyonkarahisar’ın Kadınanaları”ndan olarak bugün Bacı Sultan’dan söz etmek istiyorum. Bu vesileyle, her gün birkaç kadınımızın katledildiği; katledilenin 16, katledenin 21 yaşa kadar indiği; kadın cinayetlerinin önlenemediği; kadına verilen önemin televizyonlardaki reklamlarla gösterildiği bir zamanda, televizyonlarda, ülkenin dört köşesinde yapılacak toplantılarda verilecek plaket ve atılacak nutuklarla kutlanacak “8 Mart Kadınlar Günü”nü boynu bükük, kalbi hüzünlü ve çaresiz bir şekilde; kadın cinayetlerinin olmadığı günlerin hayaliyle kutlamak istiyorum.
Emirdağ ilçemize bağlı Karacalar köyünde Zehra Bacı, Zehra Ana, Şıh Kızı gibi lakaplarla da anılan Bacı Sultan 1882’de dünyaya gelir. Babası, Şeyh Hacı Halil, annesi Hatice Hanım’dır. Anlatılanlara göre uzun boylu, buğday benizli, ela gözlü, nur yüzlü bir hanımefendi olan Bacı Sultan 14 yaşında, İbrahim adlı bir gençle evlenir. Bu evlilikten Kadir ve Hatice adlarında iki evlada sahip olurlar. Bacı Sultan, babasının vefatından önce dergâhın başına geçerek Kadiri Tarikatının Hüseyni kolunun sorumluluğunu üzerine alır. Genç yaşta üstlendiği bu vazifesi süresince insanların dini ve fenni ilimlerde yetişmesinde, tasavvuf, ahlak ve terbiyesinde büyük gayret gösterir. Köyde ilk kez bir kızı (kızı Hatice’yi) okula göndererek, dinimizin emri olan kadınların okuması gerektiğine önderlik eder. İleri görüşlü bir Müslüman ve mutasavvıf kadın olan Bacı Sultan, bir su vakfı kurarak yirmiye yakın köye su getirir. Eli açık, cömert, yardımsever, mütevazı, ahlaklı, edepli, münevver bir Müslüman Türk kadını olan; bütün bu özelliklerinden ve güzelliklerinden dolayı takdir edilip saygı duyulan Bacı Sultan, 31 Temmuz 1965’te Hakk’a yürür.
Bacı Sultan’ın dergâhta yetiştirdiklerinden biri, küçük yaşlarda keşfettiği; aldığı eğitim, terbiye ve sanatı itibarıyla “Hak Âşığı ve Halk Ozanı Yoksul Derviş” olarak tanınan Şemsettin Kubat’tır. Dini eğitimine küçük yaşlarda başlayan Şemsettin Kubat, 5-6 yaşlarında iken annesiyle birlikte dergâha giderek Bacı Sultan’ın elini öper. Bacı Sultan küçük Şemsettin’e, “Okuyor musun?” diye sorar ve “Evet” cevabını alır. “Nereye kadar okudun?” demesi üzerine küçük Şemsettin, “Ve’l-fecri sûresindeyim” diye cevap verir. Bacı Sultan, gözleri yaşlı ve mütebessim bir şekilde okşayıp sevdiği; eline bir lira para sıkıştırarak ödüllendirdiği Şemsettin’i, Besmele-i şerif çektirerek okutur, dinler ve böylece ondaki cevheri keşfeder. Annesinin yanında Şemsettin’e, hocalardan ders alarak okumasını, tahsil yapmasını söyler.
Zaman içinde eğitim imkânı bulamayan Şemsettin Kubat, okumak için evlerinden kaçarak Afyonkarahisar’a gelir ve kara trenle İstanbul'a gider. Eğitimini tamamlayınca köyüne dönen Kubat, babasının vefat ettiğini öğrenir. Babasının ve Bacı Sultan'ın yolundan giderek derviş olmak istediği için dergâha giderek Bacı Sultan'ın elini öper ve dervişliğe ilk adımı atar. Bu adım, Şemsettin Kubat'ın hayatını, şahsiyetini ve şiirlerini şekillendirerek "Yoksul Derviş" olmasında bir başlangıçtır. Yoksul Derviş, Bacı Sultan’ın söylediği ilahi, deyiş, nefes, duvaz ve mersiyeleri dinleyerek yetişir; bunlardan aldığı hazla bir müddet sonra onlar gibi söylemeye başlar. Şiirde derinleşmesinde ve tasavvufa yönelmesinde divanını okuyarak yetiştiği Yunus Emre’nin ve Bacı Sultan’ın büyük tesiri görülür. Bu konuda Yoksul Derviş; "Manevi ilham kaynağım Bacı Sultan Hazretleri, şiirde üstadım Yunus Emre oldu" der. Öz olarak söylemek gerekirse, Şemsettin Kubat’ın tahsilinde, Kur’an-ı Kerim’i okumayı öğrenip ezberlemesinde ve “Yoksul Derviş” olmasında, Bacı Sultan’ın önemli rolü olmuştur.
O zamandan bu zamana Yoksul Derviş, Bacı Sultan üzerine ağıtlar yakmaya ve deyişler çalıp söylemeye devam eder. Yoksul Derviş’in semah zakirliği eşliğinde Bacı Sultan, Vali, Belediye Başkanı, Kaymakam gibi devler erkânının ve halkın katılımıyla her yıl 31 Temmuzda Bacı Sultan Anma Günleri'nde büyük bir aşkla anılır ve köyde kültürel faaliyetlerde bulunulur. Karacalar köyü bugün, farklı inanç ve görüşe sahip insanların birlikte ve kardeşçe yaşadıkları; temizliği, yeşilliği, cami, türbe ve köy konağı ile ziyarete gelenlerin dikkatini çeken örnek alınacak ender köylerden biri olmuş ise Hak Halili’nin, kızı Bacı Sultan’ın, Yoksul Derviş’in ve diğer canların sayesindedir. (Geniş bilgi için bk. Mehmet Sarı, Hak Âşığı ve Halk Ozanı Âşık Yoksul Derviş-, I. Cilt (Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği); II. Cilt (Şiirleri), Afyonkarahisar Valiliği Yayınları, Anıt Matbaa, Ankara, 2010).
Yazımızda adı geçenlerden Hakk’a yürüyenlerin ruhları şad, mekânları cennet olsun. Hayatta olanlara sağlıklı ve uzun ömürler dilerim. Yoksul Derviş’in bu yazımız münasebetiyle yazdıkları, burada yayımlanması için lüftedip gönderdikleri ahde vefa örneği şiirini siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum:
BACI SULTAN HAZRETLERİ
Allah bir Muhammed Ali’dir soyu,
Edebi, erkânı, ahlakı, huyu,
Susuz memlekete akıttı suyu,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Bin dokuz yüz yirmi üçüncü sene,
Bir su vakfı kurdu bakın o sene,
Çok faydalı oldu cümle insana,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Şah Hüseyn’in özlemini çekerdi,
Âh dedikçe göz yaşları akardı,
Tamam, yirmi köye çeşme çıkardı,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Eli açık, çok cömertti neyledi,
Cümle düşkünlere yardım eyledi,
Okuttu, everdi, gelin eyledi,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Bunca evliyalar geldi derildi,
Nevşehir’de bir merasim kuruldu,
Bacı Sultan kerameti görüldü,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Tevhidi Hudâ’dan muhabbet etti,
Bunda evliyalar çok hörmet etti,
Merasimi, Bacı Sultan yönetti,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
Heç kimseyi ayırıp da seçmedi,
Asla, “adam sen de” deyip geçmedi,
Yüzü, yerde, yükseklerden uçmadı,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
İnsan, ayrılmazdı muhabbetinden,
Anlatırdı Hakk’ın Ehlibeyt’inden,
Yoksul Derviş ayrılma, himmetinden,
İşte Zehra Bacı Sultan dediler.
(Yoksul Derviş, 21 Şubat 2022 Pazartesi)