Değerli okuyucularım! Köşemizde, Adanalı Ziyâ’yı hakkıyla tanıma adına yazdığım yazılarıma nokta koyma zamanı geldi. Allah nasip ederse, 2021 yılının ilk haftasından itibaren “İrfan Sofrası” adlı köşemizde din, dil, eğitim, sanat, kültür, edebiyat gibi konularda -sizlerin de görüş ve iletilerinizi dikkate alarak- sohbet etmeye devam edeceğiz. Geçen hafta “İçindekiler” bölümünü vererek yayımlanma sevincimi ilk defa sizlerle paylaştığım, Afyonkarahisar Gazeteciler Cemiyeti’nce düzenlenen basın toplantısında tanıttığım (Ziyâ Paşa’nın Keşfettiği XIX. Yüzyıl Heccav ve Filozof Şâiri ADANALI ZİYÂ (Hayatı, Edebi Şahsiyeti) ve ŞİİRLERİ-Tenkitli Metin- (Kurgan Edebiyat, Ankara, Aralık 2020) kitaptan bu hafta da söz etmek istiyorum.
Heccav ve filozof şâir Adanalı Ziyâ’yı ilk defa, İstibdat Devrini hicvettiği “Devr-i İstibdatta Kanarya” adlı, Fe‘ilâtün (Fâ‘ilâtün) Fe‘ilâtün Fe‘ilâtün Fe‘ilün (Fa‘lün) aruz vezniyle yazılmış kıt‘asıyla 1999’da tanımıştım:
“Kuşcağız sen de mi dil-teşne-i hürriyyetsin
O ufak cüsseye sığmaz ne bu feryâd-ı medîd
Âdemoğlu seni hoş savtın için kor kafese
Sus ki âzâdeliğe susmada var varsa ümîd”
(Kuşcağız, sen de mi (benim gibi) gönlü hürriyete susamışsın?
O ufak cüsseye sığmaz, ne bu uzun feryat (ediş, sürekli ötüş)!
İnsanoğlu, seni hoş sesin için kor kafese;
Sus ki, özgürlüğe susmada var, varsa ümit)
Dil, söyleyiş, selaset ve mana itibariyle bir şaheser olan kıt‘a beni çok etkilemiş ve şâirin diğer şiirlerini araştırmaya sevk etmişti. Bir divanının, bir divançesinin bulunmadığını, şiirlerini yazdığı defterinin ise vefatından sonraki yıllarda kaybolduğunu öğrenince, “Adanalı Ziya’nın Hayatı ve Şiirleri” adlı bir çalışma yapmayı düşünmüştüm. İlk elde ettiğim bilgiler ve belgeler Bekir Sıtkı Sencer’in Taşpınar’da neşr ettiği şiirler ile M. Tacetti’in 33 sayfalık kitabındaki şiirler olmuştu.
Başka çalışmalarımı yürütürken Tercümân-ı Hakikat, Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmû'ası, Ma‘ârif, Mekteb, Ferdâ, Peyâm-ı Edeb, Peyâm-ı Sabah, Eşref, Afyonkarahisar'da Nur, Îkâz, Büyük Doğu, Son Haber, Gür Ses, Duyum, Taşpınar, Gençliğin Sesi gibi Arap ve Latin harfleriyle münteşir gazete ve dergileri taradım. Daha sonraki yıllarda Konya Mevlâna Müzesi A. Gölpınarlı Kütüphanesi’nde (Yz. Nu: 212 "Adanalı Ziyâ’nın Ba'zı Eş'ârı"; Yz. Nu: 68 "Şâ‘ir-fıtrat edîb-i ‘âlî-menkabet Adanalı Ziyâ Beyin âsârından birkaç parça”) kayıtlı Mecmû’a’ya ulaştım. Bu yazma mecmuada Ziyâ’nın bilinmeyen onlarca manzumesini görünce diğer çalışmalarıma ara vererek Adanalı Ziyâ üzerine yürüttüğüm çalışmamı “Mutavassıt Şair Adanalı Ziya: Hayatı, Edebi Kişiliği, Şiirlerinin Transkripli Metni ve İncelenmesi” adlı bir proje (AKÜ BAP-Proje No: 17. Kariyer. 133 Bitiş Tarihi: 06.11.2019) haline getirdim. Bu sıralarda Adanalı Ziyâ hakkında elde ettiğim belge ve bilgileri, akademik bir yaklaşım ve metotla değerlendirerek, uluslar arası sempozyumlarda bildiri olarak sundum ve uluslar arası hakemli dergilerde makale olarak yayımladım.
Arap harfli el yazması ve matbu kaynaklardaki Ziya’ya ait şiirleri yeni harflere aktardım. Latin harflerle yayımlanan kaynaklardaki hatalı veya farklı yazılışları, şiirlerin şekil, vezin ve kafiye yapısını ve kelimelerin metindeki anlamlarını dikkate alarak düzeltmeye çalıştım ve dipnotlarda gösterdim. Böylece şiirlerin tenkitli bir metnini kurmaya çalıştım ve çalışmamı “Tespitli ve Tenkitli Metin” olarak tavsif ettim.
Tenkitli metnini kurduğum şiirleri, “Aruz Vezniyle Yazılanlar” (Tevhid ve Münacat Manzumeleri; Manzum Mektuplar; Musammatlar; Gazeller; Kıt‘alar; Beyitler ve Müfretler) ve “Hece Ölçüsüyle Yazılanlar” (Destanlar; Koşmalar; Türküler; Maniler) başlıkları altında topladım. “Eserimi, edebî âlemden ebedî âleme göç eden; Adanalı Ziyâ’nın ve onu yakından tanıyan akıl, aşk ve adalet timsali; fikir, gönül ve sanat ehli dostlarının aziz ruhlarına ithaf ediyorum” “ithaf”ı bulunan kitabımın arka kapak yazısını da sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Ziyâ Paşa tarafından keşfedilerek tahsil için İstanbul’a gönderilen Adanalı Ziyâ (1859-1932) Enderun’da iyi bir eğitim almış, Askeri Tıbbiye’de okumuş, Muallim Naci ve Ahmet Rasim gibi ediplerin dostluğunu kazanmış XIX. yüzyıl heccav ve filozof şairidir. Bir divanı veya divançesi bulunmayan Ziyâ, defterlere yazdığı şiirlerini “Evrâk-ı Hazânım” adıyla kitaplaştırmak istemiş ise de muvaffak olamadan vefat etmiş, defterleri ise sonraki yıllarda kaybolmuştur. Şiirlerinin büyük bir kısmı, hayattayken ve vefatından sonra mecmua ve gazetelerde Arap harfleriyle ve Latin harfleriyle neşredilmiş, ancak şimdiye kadar bu şiirler, akademik bir çalışmayla tenkitli metni hazırlanarak kitap halinde yayımlanmamıştır. Unutulmaması adına gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarda yer verilen şiirlerin çoğu anlamı bozan hatalarla çıkmıştır. Bu yazılardan hareketle yapılan “ihtisas” ve “ihtimam” noksanlığına örnek amatörce yapılmış çalışmalarda ise hatalı şiirler düzeltilmeden alınmış, Arap harfli metinler okunamamış ve Ziyâ’nın ziyası karartılmıştır. Arap harfli ve Latin harfli onlarca dergi ve gazete taranarak tespit edilen Ziyâ’nın şiirleri ilk defa, “Tespitli ve Tenkitli Metin” olarak hazırlanmış ve bazı metinlerin fotoğraflarıyla birlikte kitap haline getirilmiştir. Bu metinler, hayatının en hareketli yıllarını (1878-1895) İstanbul’da geçiren Ziyâ’ya, dönemine ve bilhassa “Ara Nesil” konusuna yeni bakış açıları oluşturacak ve ziya verecek birer belge durumundadır”.
Köşemizin ve gazetemizin kıymetli okuyucuları! Pek çok maddi ve manevi sıkıntı yaşadığımız 2020 yılını gönderirken, yeni yıl 2021’e maddi ve manevi güzellikler getirmesi ümidiyle hoş geldin diyerek gönlümüzü ve kapılarımızı açıyoruz. 2021 yılında kuracağımız “İrfan Sofrası” köşemiz açık, bereketli, sağlıklı ve şifalı olsun inşallah.
Saygıdeğer okuyucularım. Allah nasip ederse, 2021 yılının ilk haftasından itibaren bu köşemizi “İrfan Sofrası” adı adında yaşatmak ve din, dil, eğitim, edebiyat, kültür, sanat, sosyal hayat, akıl, fikir, gönül, çalışma, aşk, disiplin gibi konulardaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Maddi ve manevi sağlığınız bereketli olsun...