Kıymetli okuyucularım. “İnnâ li’llâh ve innâ ileyhi râciûn” ilahi buyruğu gereği 5 Haziran 2022 tarihinde; Afyonkarahisar’a geldiğim yıldan itibaren gerçekleştirdiğim konferans, sempozyum ve panel gibi faaliyetler vesilesiyle tanıştığım, kendileriyle sohbet etmekten haz duyduğum, ortak değerlerde buluşabildiğim ve içi dolu sohbetlerinden çok şeyler öğrendiğim merhum Nazım Bursalıoğlu (v. 2003), Niyazi İplikçioğlu (v. 2003), M. Saffet Devrim (v. 2006), İsmail Hızal (v. 2009), Şükrü Küçükkurt (2011), İbrahim Küçükkurt (v. 2011), H. Fikri Yazıcıoğlu (v. 2013), Hacı Hakkı Özsoy (v. 2022) gibi Ali Galip Ağabey de Hakk’a yürüdü. Her birini özlemle ve rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Ali Galip Ağabey’i ilk tanıdığımda bende bir yakınlık ve sıcaklık oluşturmuştu. Nur yüzü, mütebessim gözleri, insana huzur ve güven veren sözleri o gün gibi aklımdadır. Türkeli gazetesindeki köşesinde zaman zaman çalışmalarımdan söz etmiş, telefonla arayıp tebrik etmişti. Bölüm Başkanlıklarımı, Y.O. Müdürlüğümü, Rektör Danışmanlığımı, Doçentliğimi, Profesörlüğümü, Uşak Üniversitesinde göreve başlayışımı ilk tebrik edenlerden biri idi. Bu yakın alakası bana ayrı bir haz vermiş ve benim için teşvik edici olmuş idi. Onun bu sıcak yakınlığı gazetede ve çevresinde de hissedilirdi. Diyebilirim ki merhum Galip Ağabey, bir arif, bir alp ve bir eren idi. Rabb’im, ariflerle, alplerle ve erenlerle komşu eylesin.
Merhum Galip Ağabey ile ilk tanıştığımız günden vefat ettiği tarihten üç ay öncesine kadar bir ağabey-kardeş yakınlığımız devam etmiş idi. Üç ay kadar önce telefonla aramış; Uşak Üniversitesi’nde göreve başlamamdan dolayı tebrik etmiş ve biraz hasta olduğu için tedavi göreceğini söylemişti. Anlatmayı, bildiklerini, yaşadıklarını ve güzellikleri paylaşmayı çok seven merhum Galip Ağabey o gün fazla konuşmamıştı. O sevgilerini ben de saygılarımı sunmuştum. Bu son konuşmamız sanki bir helâlleşme olmuştu…
19 Mayıs 2022 tarihinde Gediz’in Cebrail köyünde atalarımın metfun bulundukları aile kabrimizin başında idim. Güzel bir tevafuktur ki, Galip Ağabey’in dünyaya geldikleri gün olan bu 19 Mayıs günü kabristanda telefonum çaldı. Arayan Galip Ağabey idi, ancak telefonu açamamıştım. Kabir ziyareti, yaşlı akrabaların ziyareti, gençlerin dertlerini dinleme derken akşama dönüş yapabilmiştim. Telefon açılınca “İyi akşamlar Galip Ağabey” diye hitap etmiştim. Meğer telefonu açan oğlu imiş. Babasının hastahanede yoğun bakımda yattıklarını söylemişlerdi. Ne söyleyeceğimi bilememiş, donup kalmıştım. Sadece acil şifalar dileyebilmiştim… Bu sıralarda ben de zatürre olmuş ve evimde tedavi görüyor idim. Galip Ağabey’in vefat haberini öğrenince, Afyonkarahisar’da beni anlayan, ağız tadıyla sohbet edebildiğimiz yazar ve şairlerden birinin daha aramızdan ayrılışına çok üzüldüm ve adeta kendimi yalnız hissettim... Ruhu şad mekânı cennet olsun Galip Ağabey’in.
Gazeteci, yazar ve şair Ali Galip Leblebicioğlu, 19 Mayıs 1937’de Afyonkarahisar'da dünyaya geldi. Esintiler adlı kitabının sonunda verilen "Leblebicioğlu Soy Ağacı"na göre babası Osman Leblebicioğlu’nun (1903-1973) annesi Mollaoğlu Ayşe (1876-1955), Mehmet Çelebi (Sultan Dîvâni) dolayısıyla Mevlana soyundan; babası Duhanizade Mustafa Leblebicioğlu(şehit) da Duhanizade Hacı Ahmet (Sultan Dîvâni'nin arkadaşı, Mevlevî) soyundandır. Bu itibar ile onun, 19. Nesilden Mevlana’nın, 12. Nesilden Sultan Divani’nin torunu olduğu söylenir. İlköğrenimini Cumhuriyet İlkokulu'nda, lise öğrenimini Afyon Lisesi'nde tamamladı. Daha lise yıllarında (1953) "Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne Güzel" başlıklı yazısı gibi tenkit yazılarını, haber ve röportajlarını Demokrat Afyon, Menderes gibi gazetelerde yayımladı. 1955 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandı. O yıllarda gazeteciliğe olan tutkusu nedeniyle Gazetecilik Yüksek Okulu'na da devam etti. 1959 yılında İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Yüksek Okulu'ndan, dönemin ilk iki diplomalı kişisi olarak mezun oldu. Üniversitede öğretim görevlisi olması için gelen teklifi geri çeviren Leblebicioğlu, Afyon'a gelerek ticaret hayatına atıldı. Askerlik görevini Yedek Subay olarak İzmir Derince Liman Komutanlığı'nda yaptı. Evliliğini de bu sıralarda gerçekleştirdi.
1963 yılında Belediye Başkanlığına aday oldu. Belediye Başkanı Asım İzmirli'ye fahri danışmanlık yaptı. Belediye Meclis Üyeliği, Belediye Başkan Vekilliği ve Meclis Başkan Vekilliği, Defterdarlıkta Takdir Komisyonu Üyeliği, Vergi İtiraz Komisyonu Üyeliği gibi görevlerde bulundu. Uzun yıllar Diyanet Vakfı Mütevelli Heyetinde ve Türk Hava Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. Kızılay Derneği’nin daimi üyesi idi. 1987'de Afyon Türkeli gazetesi kervanına katıldı. Gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevinde bulundu. Gazetede Basın Danışmanı ve "Günışığı" adlı köşesinde köşe yazarı olarak gazeteciliğe devam etti. Son bir yıldan beri yazılarını Kocatepe gazetesinde yayımlamakta idi. Biri kız ikisi erkek üç evlad yetiştiren merhum Galip Leblebicioğlu’nun büyük oğlu Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, küçük oğlu Dr. Murathan Leblebicioğlu’dur.
Leblebicioğlu 1952 yılından beri Demokrat Haber, Afyon Haber, Kocatepe, Türkeli gazetelerinde makale, tenkit, araştırma, fıkra, kültürel ve dinî yazılar yazdı ve şiirler yayımladı. Şiirlerinin çoğunu serbest yazan Leblebicioğlu, sanat endişesinden uzak olarak yazdığı şiirlerinde yalın ve samimi bir dil kullandı. Şiirlerinde Afyonkarahisar başta olmak üzere hemen hemen her konuyu ele aldı ve yer yer uyarıcı tenkitlerde bulundu. Özellikle Kur'an'dan Esintiler adlı kitabı, iki âlem kitabımız, hayat rehberimiz, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'den bazı âyetlerin şiir diliyle ve Türkçe olarak gençlerimize ulaştırılması açısından dikkate şayan bir kitaptır. Eserleri: Hac (İbadet); Umre (Yapılış, dualar); Umre Esintileri (Duygular); Mısır Gezisi ve Belgesel; Bir Umre Böyle Geçti; Esintiler (şiir); Mevlana ve Sultan Divani (Hayatı ve Şiirler); Serpintiler (şiir); Su Gibi (şiir); Kur'an'dan Esintiler; Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed...
Sözlerimi, yüce Rabb’imin cenneti ve cemaliyle muamele etmesini niyaz eylediğim merhum Galip Ağabey’in “Su Gibi” şiirinden iki dörtlükle noktalamak istiyorum:
“Susasam, susamasam su içerim,
Bazen susuz kalmışsam, su içerim.
Durgunlaşırım, kendimden geçerim,
"Eyvah gitti!" sözünü dinlerim.
…………………………………..
Yaşamını bilmiyorum, ahretin,
Belki yine, dost ahbap edinirim.
Semadan boş dünyayı seyrederim,
Nasıldır, ne yapıyor sevdiklerim? ”