İRFAN SOFRASI
Prof. Dr. Mehmet SARI
KARAHİSÂRÎ MUSLİHİDDİN MUSTAFA AHTERÎ
Kıymetli okuyucularım. Afyonkarahisarlı âlim, müderris, yazar ve şairlerden biri Muslihiddin Mustafa Ahterî’dir. Kanuni Sultan Süleyman devri alimlerinden olan Ahterî’nin asıl adı Muslihiddin Mustafa’dır. Afyon(Karahisar)da dünyaya geldiği için “Karahisârî” adıyla da anılmıştır. Afyonkarahisarlı meşhur hattatlardan Şemsettin Ahmet Çelebi'nin oğlu olan Ahterî, Mehmet Saadettin Aygen ve Osman Attila’nın tespitlerine göre 1496’da Karahisâr-ı Sâhip'te doğmuştur. İlk, orta ve medrese öğrenimini memleketinde tamamlamıştır. İlmini geliştirmek için zamanının önemli ilim merkezlerinden Kütahya'ya giderek, Kütahyalı bilginlerden Kazasker Kara Halil Efendi tarafından yaptırılan "Haliliyye Medresesi"ne girmiş; Arapça ilimlerinin yüksek kısmını okuyup icâzet alarak müderris olmuştur. Bir süre İmaret Medresesi'nde Müderris olarak görev yapan Ahterî, bu sıralar hem talebe yetiştirmiş hem kitap yazmıştır. Ahmet Sâmî onun için, "Gedik Ahmet Paşa Câmii civarındaki Taş Medrese’de uzun zaman müderrislikte bulunmuş, birçok ilim ve irfan teşnelerini tamamen tatmin etmiştir." demektedir. Çok iyi Arapça bilen, "Fıkıh"ta söz sahibi olan Ahterî, ömrünün son on altı yılını Kütahya'da müderrislik yaparak geçirmiş; ilim ve ibadetle meşgul iken H.968/M.1560-61’de Kütahya'da vefat etmiştir. Kabri Kütahya'da olup Karadonlu Tekkesi önündeki özel mezarda metfundur. Osmanlı Müellifleri’nde de kabrinin Kütahya'da olduğu yazılıdır. Ahmet Sâmî, Afyonlu olması sebebiyle Ahterî'nin kabrinin Afyonkarahisar'da bulunduğunu söylerse de Kütahyalı olduğu halde uzun yıllar müderrislik yaptığı Afyon'da vefat eden ve kabri Afyonkarahisar'da bulunan Gülaboğlu Muhammed Askerî gibi, Ahterî'nin de müderrislik yaptığı ve vefat ettiği yer olması hasebiyle, kabrinin Kütahya'da bulunması ihtimali kuvvetlidir. Bu konuda incelediğimiz kaynakların bazıları Ahterî’nin Kütahya'da bazıları da Karahisar'da metfun bulunduğunu yazmaktadır. Süleyman Gönçer, Ahterî'nin memleketi Karahisar'da bulunduğu sıralarda “Külhan Mezarlığı”nda kendisine bir kapalı mezar yaptırdığını, ancak buraya gömülmek nasip olmadığını, Gedik Ahmet Paşa Medresesi müderrisi tarafından dinî günlerde ziyaret edilen bu mezar sandukasının Asri Mezarlık'a kaldırıldığını söylemektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnâme'sinin Kütahya şehrinin anlatıldığı bölümde, Kütahyalı Şâirlerden Vâiz Firâki'nin Ahterî için yazdığı şu veciz beyit kayıtlıdır:
"Ahterînin beş iken medresesi on oldu
Tâli‘i sâ‘d oluben Ahterî meymûn oldu"
Süleyman Gönçer de Ahterî’nin “Lügatlerinin birkaç defa basılmış ve bütün dünyaya yayılmış olmasına bakarak bu beyti bir sözcük değiştirerek” şu şekilde söyler:
"Ahterînin beş iken medresesi bin oldu
Tâli‘i sâ‘d oluben Ahterî meymûn oldu"
Bursalı Mehmet Tahir'in, "Fazilet sahibi âlimlerden olup Afyonkarahisarlıdır. Ekseri ilimlerde bilhassa Arap edebiyatında ve lügat ilminde yed-i tûlâ sahibi idi" dediği Ahterî için Süleyman Gönçer, Şakaiku'n-Nu'maniye, Osmanlı Müellifleri ve Keşfü'z-zünûn adlı eserleri mehaz göstererek kısa boylu ve köse, zühd ve salah ehli saygıdeğer bir pîr olduğunu söyler.
İyi bir tahsil gören, özellikle Arap Edebiyatı ve Lügat ilminde geniş bilgi sahibi olan Ahterî, uzun zaman ders okuttu ve kitap yazdı. Şiirlerinde ve kitaplarında Ahterî mahlasını kullandı ve bu mahlasıyla meşhur oldu. Lâkabı Ümmü'l-Fetvâ idi. Ahterî-i Kebîr, Ahterî-i Evsat, Ahterî-i Sağir isminde Arapça'dan Türkçe'ye üç önemli lügat yazdı. Ahterî, ilim âleminde meşhur olan ve büyük rağbet gören bu lügatiyle tanındı. Gönçer, pek çok elyazma nüshası bulunan lügatlerin matbaanın Osmanlı'ya girmesiyle birlikte İstanbul ve Mısır'da baskılarının yapıldığını ve dünya kitapları arasında aranan kitaplardan olduğunu belirterek, Şakaiku'n-Nu'maniye'ye zeyl yazan Atâî'nin, Ahterî'den "Karanlıklardan fışkıran nur" diye söz ettiğini kaydeder. M. Şâkir Ülkütaşır Ahterî-i Kebir'in, 1242-1826'da İstanbul'da tab edildiğini, sahasında önemli olan lügatin Türkiye'de (1840, 1859, 1872, 1875, 1906) ve Türkiye dışında (Mısır, Kazan, İran ve Hidistan)da baskılarının yapıldığını belirtir. Osman Attila da benzer bilgileri zikreder. Bursalı Mehmet Tahir, Hz. Âdem'den Hz. Muhammed Efendimize kadar cereyan eden olaylardan, dört halife ve mezhep imamlarının hayatlarından bahseden Arapça bir tarihinin bulunduğundan bahseder. Ahterî hakkında ciddi bir çalışma ortaya koyan Mehmet Saadettin Aygen, Afyonkarahisarlı Âlim ve Lüğâtçi-Muslihiddin Mustafa bin Şemsettin Karahisarî-Ahteri adlı eserinde Ahterî'nin eserlerini tanıttıktan sonra, "Ahteri'nin Şairliği" başlığı altında Ahterî'nin dört gazelini verir ve "Ahteri'nin muhakkak başka şiirleri de vardır. Fakat bugüne kadar bulunamamıştır. Bizim kanaatımıza göre Ahteri'nin bir Divan teşkil edecek kadar şiiri vardır. Fakat şiirleri ya toplanmamış yahut da şiirlerini yazdığı defter kaybolmuştur" değerlendirmesini yapar.
Hakk’a yürüyüşünün yaklaşık 461. yılında hayırla ve hayranlıkla yad ettiğimiz Muslihiddin Mustafa Ahterî dedemizin ruhu şad mekânı cennet olsun.