Saygıdeğer okuyucularım. Bildiğiniz gibi dilden dile anlatılarak geçmişten günümüze kadar taşınan efsaneler önemli edebi türlerimizdendir. "Halk söylenceleri" olarak da adlandırılan efsaneler, anlatıldıkları bölgenin inancı, kültürü, tarihi, edebiyatı, dili, felsefesi hakkında değerler taşıyan edebiyat ürünlerimizdendir. Efsanelerde anlatılanların doğru olup olmadığı tartışılmaz. Halkın hayal gücü, olaylara kimlik kazandırması ve onları bir hikâyeye bağlayarak ölümsüzleştirmesi doğaldır.
Afyonkarahisar zengin bir efsane kültürüne sahip olup bu konuda yapılmış pek çok çalışma bulunmaktadır. Bununla birlikte nice türkümüz, ninnimiz, bilmecemiz, masalımız, destanımız gibi derlenip yayımlanmayı bekleyen efsanemizin olduğu kanaatindeyim. Afyonkarahisar edebiyatına kazandırdığımız “Üç Kardeş Üç Köy” efsanesi bunlardan biri olup varyantlarıyla birlikte paylaşmak istiyorum. İlk defa Afyonkarahisar Edebiyatı adlı kitabımızda yayımlanan “Üç Kardeş Üç Köy” efsanesi Afyonkarahisar merkeze yakın üç köyle ilgili olup köylerden biri bugün merkeze bağlı mahalle durumundadır. “Üç Kardeş Üç Köy” efsanesinin oluşma hikâyesini Kışlacıklı merhum Veysel Yıldırım'dan dinlemiştim. Bu vesileyle merhum Veysel amcayı rahmetle yad ediyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Üç Kardeş ve Üç Köy Efsanesi
"Doğu illerinin birinden, işleri güçleri olmayan üç kardeş, kendilerine bir iş bulmak için bahar aylarında gurbet eline doğru yola çıkarlar. Nice şehirleri, köyleri aşarak Afyon'un Şuhut ilçesine gelirler. Kocatepe'nin oralarda bir Yörük ağasının yanına çoban dururlar. Yaz boyu çalışıp çobanlık yaparlar. Havalar soğumaya başlayınca hayvanları ahıra kapatan ağa, kardeşlerden sadece birinin kalacağını, ikisinin gitmesi gerektiğini söyler. Bu durumu kendi aralarında konuşan kardeşlerden küçük ve ortanca kardeşler buradan gitmek istediklerini söylerler. En büyükleri de "Siz gidin, büyük burada kalacak" der. Ortanca ve küçük kardeş ağabeylerinden ayrılarak bulundukları yüksek tepelerden Afyon'a doğru, yola çıkarlar. Bir müddet sonra yolları üzerindeki bir köyde mola verirler. Küçük kardeş, "Ben bu köyü çok beğendim; havası, suyu güzel. Küçük burada kalacak" der. Ortanca kardeş yola devam eder. Mevsim kış olduğu için fazla gidemez. Yolunun üzerindeki Afyon'a yakın, dere içindeki sulak ve ağaçlık bir köye gelir. Köy hoşuna gider ve kendi kendine "Biz de burada kışlacez" der ve oraya yerleşir. Sonraki zamanlarda, en büyük kardeşin kaldığı köy "Büyükkalecik", en küçük kardeşin kaldığı köy "Küçükkalecik", ortanca kardeşin kışlamak için kaldığı köy de "Kışlacık" diye anılır gider." (bk. Mehmet Sarı, Afyonkarahisar Edebiyatı, Afyonkarahisar, 2019, s. 179-180).
Büyük Kalecik Efsanesi
“Efsaneye göre Büyük Kalecik, Selçuklu zamanında Afyon’daki Mevlevi Dergâhı’nın otlağıymış. Köylüler dergâha para verirler hayvanları burada otlatırlarmış. Bir gün bu otlağa üç kardeş gelir. Otlağın bulunduğu mevkii beğenen büyük kardeş “Ben burada kalacak” der ve orada kalır. Ortanca ve küçük kardeşler yollarına devam ederler. Büyük kardeş orada kalır evini kurar daha sonra başka aileler gelip oraya yerleşirler. Büyük kardeş en başta gelip ben burada “kalacak” dediği için köyün adı “Büyük Kalacak” olarak anılır. Zamanla “Büyük Kalecik”e döner. Büyük Kalecik ile ilgili diğer rivayet ise zamanın birinde iki tane Yörük hayvan otlatmaya gelirler. Kış geldiğinde biri “Ben burada kalacam” der, orada kalır. Diğeri de ben gideceğim der gider. O da köyün ilerisindeki bir yere yerleşir. Yörüklerden ilkinin kaldığı yere “Büyük Kalecik” diğerinin gittiği yere de “Küçük Kalecik” denilir” (bk. Alakuş, Elif, Afyonkarahisar Merkezde Yer Adlarına Bağlı Oluşan Efsaneler: Derleme-İnceleme-Metinler, AKÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, TDE Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2014. s. 121-123).
Orta Kalecik Efsanesi
“Büyük Kalecik ile Küçük Kalecik arasında bir mevkidedir Orta Kalecik. Efsaneye göre Büyük Kalecik köyü ilk başta Mevlevi dergâhının otlağıdır. Daha sonra da bu otlağa üç kardeş gelir. Otlağın bulunduğu mevkii beğenen büyük kardeş “Ben burada kalacak” der ve orada kalır. Oranın adı büyük kardeşin “kalacak” demesinden “Büyük Kalacak” daha sonra da “Büyük Kalecik” olur. Büyük kardeşi orada bırakan ortanca ile küçük kardeş yollarına devam ederler. Büyük Kalecik’ten fazla uzaklaşmadan ortanca kardeş suyu bol ve güzel olan bir yeri beğenir ve “Ben de burada kalacağım” der ve küçük kardeşinden ayrılıp orada kalır. Ortanca kardeş oraya evini kurar yerleşir ve daha sonra başka aileler de köye yerleşmeye başlar. Ortanca kardeş de oraya ilk gelip “Ben burada kalacak” dediği için köyün adı “Orta Kalacak” olarak anılır. Zamanla da “Orta Kalecik”e döner. Afyon’da susuzluğun olduğu bir dönemde Orta Kalecik’in suyunun bol ve güzel olduğunu duyan Kadınana gelir ve Orta Kalecik halkına, “Ben size bir ölçek altın vereyim siz de bana bir ölçek su verin” der. Orta Kalecikliler, Kadınana’nın teklifini kabul ederler. Kadınana bir ölçek altını verir. Karşılığında da Orta Kalecikliler bir ölçek sus verir. Kadınana kendisine verilen ölçeğin altını vurup çıkarır ve suyun şehre akacağı yere yerleştirir. Böylece suyunu Afyon’a kaptıran Ortakalecik zamanla susuz kalır ve köy susuzluktan dolayı hep göç eder, dağılır” (bk. Alakuş, Elif, agt., s. 121-123).
Küçük Kalecik Efsanesi
“Büyük Kalecik Mevlevi dergâhının otlağıdır. Daha sonra bu otlağa üç kardeş gelir. Otlağın bulunduğu mevkii beğenen büyük kardeş “Ben burada kalacak” der ve orada kalır. Oranın adı da büyük kardeşin “Ben burada kalacak” demesinden “Büyük Kalacak” diye anılmaya başlar ve daha sonra da “Büyük Kalecik” olur. Büyük kardeşi orada bırakan ortanca ile küçük kardeş yollarına devam ederler. Biraz daha gittikten sonra ortanca kardeş de bir yer beğenir ve o da “Ben burada kalacak” der o da orada kalır. Yoluna devam eden küçük kardeş biraz yürüdükten sonra ağabeylerine uzak olmayan bir mevkii beğenir ve o da “Ben de burada kalacak” der orada kalır. Küçük kardeş oraya evini kurduktan sonra başka aileler gelir onlar da oraya yerleşir. Böylece köy kurulur. Küçük kardeş oraya ilk gelip “Ben burada kalacak” dediği için köyün adı “Küçük Kalacak” olarak anılır. Zamanla da “Küçük Kalecik”e döner”. (bk. Alakuş, Elif, agt., s. 121-123).
Halk arasında bilindiği halde yazıya geçirilmediği için unutulup kaybolma ihtimali bulunan türkülerimizi, ninnilerimizi, bilmecelerimizi, masallarımızı, destanlarımızı ve efsanelerimizi unutulup gitmekten kurtarma ümidiyle sağlıcakla kalınız kıymetli okuyucularım.