Yaşlı bir kadın kalça kırığından tedavi görmüş olduğu hastaneden taburcu olmak üzeredir. Durumu oldukça eskiye göre iyidir. Sabah doktoru gelip taburcu olacağını söyleyince oğluna haber verir.
Annesinin tabucu olacağını öğrenince oğul durumu eşine bildirir. Adamın eşi de kocasına:
“Annen kendi evinde düştü en iyisi onu bir huzur evine yerleştirelim de orada rahat etsin.” Kocası bu duruma hiç mi hiç itiraz etmez.
Yaşlı anne evine gidecek olmanın sevinciyle hayaller kurmaktadır. Çünkü önemli hatıraları varadır kendi evinde. O arada oğlu ve gelini de gelmiştir.
Oğlu: “Anne seni iyi gördüm, lakin bu durumda seni kendi evine götüremem. Senin için bir huzur evi ayarladık.” der.
Kadıncağız öylesine üzülür ki, oracıkta hemen komaya girer ve vefat eder.
Yaşlı kadını tedavi eden doktor ölüm raporuna şunları yazar:
“Yaşlı kadının kalça kırığını tedavi ettim ama gönül kırıklığına çare bulamadım.”
Bu duruma kimler üzülmez ki? Sen oğlunu dokuz ay on gün karnında taşı, birçok güçlüklere rağmen büyüt, yedir, içir ve tahsilinin tamamlamasını sağla, evlendir, o da evlendikten sonra seni önce hastaneye sonra da huzur evine götürmek için karısının sözünü dinlesin.
Bu hanımının sözünü dinleyen adam Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in; “Cennet anaların ayakları altındadır.” Hadis-i Şerifini hiç duymamış mı?
Demek ki duymamış, hiç kimseden de öğrenmemiş. Yaşadığı süre içinde hiçbir zaman tefekküre dalıp anne hakkının ne olduğunu düşünmemiş, kendisini yetiştiren, büyüten, okumasını sağlayan anne kıymetini bilememiş bu insan nankör değil de nedir? Bu toplum işte böylesi insanlar yüzünden dejenere olmakta, anne ve babaların kıymeti bilinmemektedir.
Ama gelin görün ki ilahi adalet terazi hiçbir zaman şaşmamaktadır. İki oğlu olan adam da yıllar sonra düşer kalçasını kırar ve hastanede tedavi olduktan sonra oğlu da onu huzur evine yerleştirmeye arabayla giderken kaza geçirirler ve oğlu ile babası yolda can verirler.
Her ne olursa olsun anne ve babaların kıymeti bilinmeli, onlar baş tacı edilmelidir. Onlar yaşlanınca huzur evlerinde değil evlerimizin baş köşesinde yer almalıdırlar. Onların bir dediği iki olmadan yerine getirilmeye çalışılmalıdır ki ana ve baba duası alınmaya çalışılmalıdır.
Atalarımız ne demişler: “Eden bulur.” Rabbim anne ve babası yaşlanınca onlara bakanlardan eylesin. Onların bir dediğini iki ettirmeyenlerden eylesin. Unutulmamalıdır ki bu yalan dünyanın bir gerçeği olduğu hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır.