Hiç şüphesiz ki sevgili okurlarım Cami Allah’ın evidir. Camiye giriş ve çıkış adabı vardır. Camiye girerken kişi sağ ayakla girmeli, çıkarken de sol ayakla çıkmaya özen göstermelidir. Camide bulunan hiçbir eşiğe basılmamalıdır. Camiye girdikten sonra hiçbir şekilde konuşma yapılmamalıdır. Bütün bunlar edep ve adap meselesidir. Bütün bunları anne ve babalar çocuklarına hiç mi söylemedi mi? Diye aklımdan geçmekte. Hiç şüphesiz ki camiye kişi girdikten sonra ezan vaktini bekler, ezan vaktine kadar zikir eder, ezan okunurken de zikri bırakır, müezzinin söylediklerini tekrar eder. Ezan bittikten sonra ezan duasını yapar ve namazına başlar. Camiye ilk girişte kişi:
“Niyet ettim Allah rızası için itikâfa.” derse ve camiye girişinden çıkışına kadar hiçbir dünya kelamı konuşmazsa o kişi elbette itikâf sevabı kazanır. Özellikle bu itikâf yazısı bazı camilerini giriş kapısında bulunmaktadır. Bulunmasına bulunuyor ama okunmuyor ve gereği yerine getirilmiyor gibi geliyor bana.
Allah’ın evi olan camiye birisi girdiğinde etrafta birileri varsa selam verir ve bir yere oturur, sessizce ezanın okunmasını bekler. O arada vakit varsa zikirle meşgul olur. Bu arada telefon gelse bile telefona cevap verilmemeli, telefonlar camie girerken mutlaka ama mutlaka sessize alınmalıdır. Ezan okunmaya başladığında sessiz bir şekilde ezanı dinler ve müezzinin okudu ezanı tekrar eder. Özellikle camide dünya kelamı yapılmaması hususu cami girişlerindeki kapıları asalsa ne güzel olur diye düşünüyorum.
Geçen gün caminin birisinde ikindi namazını kılmak için biraz erken gitmiştim. Ezan okunmasına bir hayli vakit vardı. Hemen kapının girişinde bir yerde sekiz-dokuz yaşlarında bir çocuk oturmaktaydı. Ben de gittim onun yanına oturdum. Ezan okunmasını beklerken ve bir şeyler okurken baktım ki çocuk elinde 33’lü tespihi oynuyor, zaman zaman o tespihi yere yayıyor ve sürekli bir kalp resmi çiziyor. Dikkatimi çektiği için kendisine yanaşarak:
-Adın ne? dedim.
-İhsan, dedi.
-Kaç yaşındasın, dedim.
-Dokuz dedi.
-Okul gidiyor musun? dedim.
-Üçe geçtim dedi.
-Baban ne iş yapıyor, dedim.
-Aşağı dükkanda köfteci, dedi.
-Bu tespihle yaptığın ne? dedim.
-Kalp dedi.
-Bu kalp ne yapar? dedim.
-Allah’ı zikreder, dedi.
Bu dokuz yaşlarındaki çocuğun Allah’ın evinde yani camide telefonla oynamadan elinde tespihi evirerek, çevirerek kalp yapması ve Allah, Allah demesi beni bir hayli duygulandırmıştı.
Diğer vakit namazlarında ve özellikle Cuma günleri camiye gelip te özellikle Cuma günü camiye girdikten sonra sürekli hoca hutbe okuduğu sırada bile sırf telefonla oymaları gelmişti aklıma.
“Özellikle bu Cuma vaktinde Allah’ın evine geldiğini bilmiyor mu bu kişi? Verilen vaazı, okunan hutbeyi dinlemesi gerekmiyor mu? Bunu ona hiçbir kimse söylemedi mi?” Gibi duygu ve düşünceler geliyor aklıma. Git kardeşim çık camiden telefonla oynayacaksan öyle oyna. Cami olan Allah’ın evine girdiğinde hemen telefonun sesini kıs, o saatten sonra kim telefon ederse etsin bakma ve hiçbir kimseyle telefonu açıp ta konuşma, Allah’ın huzurunda olduğunu unutma. Burada bazı imamlarımıza da büyük bir iş düşüyor. Uygun bir zamanda bunlara telefonla camide oynanmaması gerektiği bir defa daha hatırlatılmalı değil mi? Yanındakiler bile bir şey demiyor. Nasıl bir toplum haline geldik Ya Rabbi?
Rabbim öğrendiklerimizle amel etmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin.