Yorucu ve yoğun geçen bir günün ardından başımızı yastığa koyduğumuzda yargılayıcı iç sesimizin mesaisi başlar. “Bunu neden dedim?”, “Böyle yapmamalıydım.”, “Keşke şu cevabı da verebilseydim.”…
Kendimize zaman zaman ne kadar acımasız davranıyoruz değil mi? Bazen bu durum, kullandığımız dile bile yansıyor. “Ah aptal kafam! Bunu neden böyle yaptım?” Kendimize bu kadar acımasız olmak zorunda mıyız peki? Bu cümleler bizi geliştirip vicdanımızı rahatlatıyor mu? Tabi ki hayır! Çok değer verdiğiniz, sevdiğiniz birini düşünün. Bu kişi bir başarısızlık yaşamış, yapması beklenen bir işi yapamamış. Ona neler söylerdiniz? Nasıl teskin ederdiniz? “Bir dahakine yaparsın, üzülme.” , “Her şerde bir hayır vardır.” , “Ben yanındayım, bu da geçecek.”…
Peki, kendi başarısızlık anlarınızda kendi yanınızda olabiliyor musunuz? Eğer cevabınız hayır ise yanlış yoldasınız. Bu dünyada sizi en iyi tanıyan, sebepleri ve sonuçları ile hatalarınızı veya hata sandıklarınızı anlayabilecek tek kişi SİZSİNİZ! Neden kendinize biraz merhamet göstermeyesiniz ki?
Öz şefkat kendini yüceltme ve her hatada kendine haklılık payı çıkarma sanatı DEĞİLDİR. Öz şefkat zor ve ağır gelen duyguları nezaketle kabul etme ve bu duyguları kendini hırpalamadan yaşayabilme sanatıdır. Üzüldüğünüzde öfkelendiğinizde veya belki de nefret duyduğunuzda bu duyguları hisseden tek kişinin siz olmadığını bilin. Bir şeylerin hırsını çıkarırcasına “Hep benim başıma geliyor.” , “Aptallık ettim.” Gibi cümleler kurmak yerine kendinizin DOSTU olun. Gerçekçi analizler yaparak kendinize çok yakın dostunuza söyleyebileceğiniz cümleler ile yaklaşın.
Gerçek mutluluk kendini sevmek ve kendini kabul etmek ile başlar.
Yine güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık